Benim Hüsamettin adında bir arkadaşım vardı. Ortaokulda aynı sınıflarda okuduk bir dönem. Hüsamettin tartışmayı sever, öğretmenlerin söylediği şeylere karşı çıkıp uzattıkça uzatırdı. Gerçi benim de benzer bir yapım vardı. Ama aramızda ikna olmakla ilgili bir farklılık vardı. Hüsamettin ne kadar haksız olursa olsun bir türlü ikna olmazdı. Bilgiyi ve tartışmayı seviyordu. Aslında onun gelecekte iyi bir yerlere gelebileceğinden ümitliydim. Hırslı ve inatçıydı.
Neyse, liseye geldiğimizde ben Fen lisesinden sayısal bölümden devam ettim. Hüsamettinin babasının bir elbise yapım-satım dükkanı olduğundan bu işi oğluna devretmeyi planlamış olacak ki ticaret lisesine gönderdi. Ardından üniversiteyi kazanamadı tabi. Askere gidip evlendi ve babasının dükkanında işleri devam ettirdi.
Aradan yıllar geçti ama Hüsamettin bilime ve bilgiye olan ilgisini kaybetmedi. Bilim ve Teknik dergilerini okur, üniversiteden mühendislik hocaları oturur kalkar ahbap olur. Bilimsel tartışmalarını devam ettirirdi. Elbette arkadaş sayısı bu oranda azalma gösteriyordu. Üniversitede öğretim görevlisi olan kuzenimle arkadaş olmuştu, her görüştüklerinde böyle konular açtığından bahsetti kuzenim. En son görüştüğümüzde (geçen yaz) ben de bir iki defa oturup sohbet etme fırsatı buldum kendisiyle.
Yine böyle bir grup sohbetinde Hüsamettin birden “Einstein bence yanılıyor” diye bir sav attı ortaya. Ve kendince bazı açıklamalar yaptı. Sanırım Einstein ile Bohr tartışmalarından birini okumuş belki hangi konuda yanıldığını karıştırmıştı. Yaklaşık bir saat boyunca yapılan deneyleri, formülleri ve gözlemleri açıklamaya çalıştım. Ama Hüsamettin’in “benceleri” ni değiştirmek mümkün değildi.
Başka bir gün de zamanda geriye yolculuğun mümkün olduğuna ilişkin projesinden bahsetmişti. Ama o kadar çok hata içeriyordu ki. Hani bir ortaokul öğrencisinin hayali deneyini dinlediğinizi farkediyordunuz. Yine bir türlü ikna olmadı. Ben de tartışmayı sevdiğimden kendisine bu konuda destek oluyordum. En azından bunları konuşma ihtiyacını karşılıyordum.
Bütün bunları neden anlattım. Bir konuda bilgili olmak için onun üniversitesine gitmeniz gerekmez. Herkes her konuda bilgili olabilir. Fakat 10 bin saat kuralını unutmayın. Eğer matematikle ilgili bir şey yapacaksanız, o konu hakkında en 10 bin saat çalışmış olmalısınız. Veya fizik mi ilgi alanınız, yine 10 bin saat çalışmalısınız üzerinde.
İkincisi bilimsellik veya bilimsel düşünce dogma ve sabit inançlarla yan yana gitmez. Eğer ilk hipoteziniz veya inancınız deney, gözlem, hesaplamalar sonucu yanlışlanıyorsa bu inancınızı terk edebilmelisiniz.
Üçüncüsü ve en önemlisi, teoriniz, modeliniz veya projeniz denenebilir, gözlenebilir ve yanlışlanabilir olmalıdır.
Bunlar yoksa eğer, bilimselliğe ancak Hüsamettin kadar yaklaşırsınız.
Sıradan insanın bilimselliği nasıl olur?
Cevapla