Öğretmensiz Okul; Öğrencilerin Birbirine Öğrettiği Mekan

Bir okul hayal edin; öğretmen yok. Okula girmek için akademik başarıya, hatta ilköğretim diplomasına bile gerek yok! Okuldan mezun olanların çok yüksek maaşlarla işe başladıklarını düşünebiliyor musunuz? Klasik Eğitim sisteminde “başarısız” olan çocukları kabul eden ve parlatan bir okul, üstelik eğitim ücretsiz…

Paris’te açılan yeni bir teknoloji okulu açılır açılmaz aldığı 60.000 başvuruyla şaşkına dönmüş durumda. Telekomünikasyon alanında çalışan bir iş adamı tarafından kurulan okula “42” adı verilmiş. Okulun kurucusuna göre; Fransız eğitim sistemi genç insanların başarısız olmasına neden oluyor. Okulun kurucusu, eğitim sistemi yüzünden başarısız olan gençlere yeni bir şans vererek, Fransa’nın bilgisayar programcısı ihtiyacını karşılamak istiyor.

42’nin koridorlarında, bavullar ve uyku tulumları tepeleme bir şekilde yığılmış durumda. İnsanlar, koridorun köşelerindeki yataklarda uyuyorlar. Etrafta duşları ve yüzlerce renkli banyo havlusunu görebilirsiniz.

Çoktan, online yapılan bilişsel beceri testine katılarak ilk aşamayı geçen 4000 öğrencinin bazıları burada yaşamaya başlayacaklar.

42’nin yöneticisi Nicolas Sadirac; ilk aşamayı geçen öğrencilerin bir başka engeli daha aşmaları gerektiğini söylüyor. 4000 öğrenci birlikte günde 15 saat çalışarak bir bilgisayar problemini çözmeye uğraşacaklar. Bu 4000 öğrenciden sadece 800’ü okula kabul edilecek.

Devamını oku “Öğretmensiz Okul; Öğrencilerin Birbirine Öğrettiği Mekan”

Ailelerin Üstün Çocukların Eğitiminde Dikkat Etmeleri Gereken Noktalar

Merak: Üstün çocukların önemli özelliklerinden biri meraktır. Bazen yetişkinler çocuklarının sorularını yanıtlamakta zorluğa uğrayabilirler. Böyle durumlar çocuğa karşı tepkisiz kalmak yerine, başka çözüm yolları aramak uygun olabilir. Örneğin, kitaplardan, ansiklopedilerden, dost ve uzman kişilerden yararlanmak gibi. Aslında çok küçük yaşlardan itibaren bu tür soruların yanıtlanması, çocuklarda ´niçin´ sorusunun yerleşmesine neden olacak ve yaşam boyunca sürekli daha iyiyi, gerçeği arama çabaları için zemin hazırlamış olacaktır.

Yetişkinin Çocuğunun Tepkilerine Karşı Duyarlılığı: Yetişkinin, çocuğun tepkilerine karşı duyarsız olmamasının sayısız yararları vardır. Daha bebeklik döneminde çocuğun seslendirmelerine yetişkinin sözel tepkilerde bulunması, daha sonraları, çocuğun ilgisini yoğunlaştırdığı konularda ilgili açıklamalar getirip bilgiler vermesi, en ufak başarısını ödüllendirmesi, yasakların nedenini açıklayıp alternatif yollar bulmakta yardımcı olması, hem çocuğun kendine olan güven arttıracak hem de öğrenme atılımlarını destekleyecektir.

Devamını oku “Ailelerin Üstün Çocukların Eğitiminde Dikkat Etmeleri Gereken Noktalar”

Üstün Zekalı ve Normal Öğrencilerin Özyeterlilik Algısı

Üstün Zekalı Öğrencilerin ve Normal Öğrencilerin Akademik Öz Yeterlilik Algılarının Karşılaştırılması

Giriş

Öz-yeterlik üzerine yapılan araştırmalar, Amerika Birleşik Devletleri’nde 1970’li yılların sonlarında Albert Bandura’nın çeşitli fobilere sahip bireylere yaptığı terapi çalışmalarıyla başlamıştır. Yılan ve köpek gibi hayvanlar tarafından ısırılma fobisi olan bireylerin korkularıyla başa çıkabilmelerine yönelik terapi seansları sırasında Bandura(1977) bazı bireylerin ne kadar istekli olsalar dahi korkularını yenemediklerini görmüştür. Bandura gözlemleri neticesinde farklı terapi sonuçlarının ortaya çıkmasının kişilerin başarılı olabileceklerine dair algılarındaki farklılaşmadan kaynaklandığı kanaatine varmıştır. Sahip olunan beceriler ve öğrenilmiş stratejiler, kişinin bunları uygun koşullar altında kullanmaya ilişkin inancı olmadığı müddetçe işlevsel olmayacaktır (Bandura, 1997). Öz yeterlilik kişinin var olan becerileri değil, bu becerilerle farklı koşullar altında ne yapabileceğine ilişkin inancıdır. Kuvvetli bir öz yeterlilik inancı geliştikten sonra zaman zaman görülen başarısızlıklar kişinin öz yeterliliğinde önemli bir etkiye yol açmaz. (Schunk, 1989a). Öz yeterlilik algısı ile bireylerin, kendilerine verilen bir görevi başarılı bir şekilde gerçekleştirip gerçekleştirmeyecekleri belirlenebilmektedir (Bong. 1995).

Akademik öz- yeterlilik’’ bireylerin önceden planlanmış eğitim başarılarına ulaşabilmeleri için gerekli olan eylemleri organize edebilme ve bu eylemleri gerçekleştirebilme kapasiteleri hakkındaki yargıları’’ olarak tanımlanabilmektedir.(Lee, 2005:490); Linnenbrink ve Pintrich, 2003:120 akt: Özsüer, İnal, Uyanık ve Ergün, 2011, 116). Bandura (1977), insanların, yaşamları boyunca edindikleri deneyimlere dayalı olarak, kendi baş etme yeteneklerine ilişkin, özel inançlar geliştirdiklerini ve sahip oldukları öz- yeterlilik inançları geliştikçe davranış değişikliğinin de arttığı belirtilmiştir. Böylelikle, bir davranışın başarı ile yapılmasında, kişinin sahip olduğu yeterlilik inancının, o davranışın yapılmasını etkilediği ve yönlendirdiği söylenebilir.

Devamını oku “Üstün Zekalı ve Normal Öğrencilerin Özyeterlilik Algısı”

Bilim ve Sanat Merkezi Genel İlkeleri

– Bireysel eğitim-öğretim yapılması ve çocuk/öğrencilerin ihtiyacına göre hazırlanmış Bireyselleştirilmiş eğitim Programlarının geliştirilmesine çalışılır.

– Üstün yetenekli çocuk/öğrencilerin eğitim-öğretiminde bilisel, duyusal, devinişsel ve sosyal gelişimler bir bütünlük içerisinde ele alınır.

– Eğitim-öğretim etkinlikleri, çocuk/öğrencilerin devam ettikleri örgün eğitim kurumları ile bütünlük oluşturacak şekilde plânlanır ve yürütülür.

– Çocuk/öğrencilerin örgün eğitim kurumlarında izledikleri programlar ile merkezlerde yapacakları çalışmalar arasında işbirliği sağlanır.

– Çocuk/öğrencilere benlik algısı ve iletişim becerileri kazandırılır.

Devamını oku “Bilim ve Sanat Merkezi Genel İlkeleri”

Farkındalık Nedir?

Gerek Nasreddin hoca bilgeliğinde, gerekse uzak doğu Zen öğretilerinde en önemli yaklaşım hayata ve olaylara seyirci kalmaktan çok katılmaktır. Yaşanan fakat sözle anlatılamayan varlığı anlamak mümkün müdür? Çünkü anlamak için kavramlara gereksinim vardır ve kavramlar da sözlerle aktarılır. Gerçek anlamda anlamak katılımla olur. Gözlem yaparak da anlarız fakat o analitik (ayırımcı) anlama şeklidir. Yani, dialektik (ikilemli) mantık kullanılarak anlama metodudur. Bu tür anlama insanı yüceltmez. Onun benliğinde değişiklik yapmaz.

Oysa ki, “katılımcı-anlama” metodunda kavramlar kesin çizgilerle ayrılmış değillerdir. Her kavram bütünün bir parçasıdır ve karşıtı ile iç-içe geçmiş durumdadır. Katılımcı anlamanın metodu sentetiktir (bütüncüldür), mantığı da hem-hem mantığıdır. Sentetik anlama metodu tamamen öznel olup her şahsın kendi kapasitesi ve yeteneği oranında olur (Bakınız Farkında olmak başlıklı yazım). Herkesin katılabilme ve olayları yorumlama kapasitesi farklıdır. Bu bakımdan herkesin anlama düzeyi de farklı olmaktadır. Tam olarak anlayabilmek için 3 farklı düzeyde gelişmiş olmak gerekir.

Devamını oku “Farkındalık Nedir?”