Karşıt Kutuplar

Kutupluluk doğanın her yanına nüfuz etmiş bir özelliktir. Sadece dünyanın kuzey ve güney kutupları olarak mevcut değildir. Aynı zamanda, çekirdeklerin bir değil iki manyetik kutbu varmış gibi davrandıkları atomaltı düzeyde de mevcuttur. Diyalektik, doğa tecrübemizin sonucu olarak kanıtlamıştır ki, genelde tüm kutupsal karşıtlar, karşıt kutupların birbirleri üzerine karşılıklı eylemiyle belirlenirler, bu kutupların ayrışması ve karşıtlığı, ancak bunların karşılıklı bağlantı ve birliğiyle varolur, ve tersinden, bunların birliği ancak bunların ayrışmasında varolur ve karşılıklı bağlantıları da ancak karşıtlıklarında varolur. Bu bir kez saptandı mı, itme ve çekmenin sonuçta birbirini götürmesi, ya da hareketin bir biçiminin bir yarıya ve diğer biçiminin diğer yarıya bölünmesi gibi bir sorun olamaz, dolayısıyla iki kutbun karşılıklı olarak iç içe geçmesi ya da mutlak ayrışması gibi bir sorun da olamaz. Bu, ilk durumda mıknatısın kuzey ve güney kutuplarının karşılıklı olarak birbirlerini götürmelerini istemekle, ya da ikinci durumda mıknatısı iki kutup arasında ortadan bölmenin, bir tarafta güney kutbu olmayan kuzey bir yarım ve diğer tarafta da kuzey kutbu olmayan güney bir yarım doğurmasını istemekle eşit olur.

İnsanların mutlak ve değişmez karşıtlar olarak gördüğü bazı şeyler vardır. Örneğin, aşırı bağdaşmazlık kavramını anlatmak istediğimizde “karşıt kutuplar” terimini kullanırız: kuzey ve güney mutlak olarak sabitlenmiş ve karşıt olgular olarak görülürler. Gemiciler bin yıldan fazladır kaderlerini, onlara bilinmeyen denizlerde kılavuzluk eden ve her zaman kuzey kutbu denen esrarlı şeyi gösteren pusulaya teslim etmektedirler. Oysa daha yakından bir analiz, kuzey kutbunun ne sabit ne de kararlı olmadığını göstermektedir. Dünya, kendi merkezinde, yer eksenine paralel olarak uzanan adeta dev bir mıknatıs varmışçasına güçlü bir manyetik alanla (jeosantrik bir eksen dipolü) sarılmıştır. Bu, dünyanın merkezinin esasen demirden oluşan metalik bileşimiyle ilişkilidir. Güneş sisteminin oluşumundan bu yana geçen 4,6 milyar yılda, dünyadaki kayalar defalarca oluştular ve yeniden oluştular. Ve sadece kayalar değil, her şey.

Ayrıntılı ölçümler ve araştırmalar manyetik kutupların konumunun, şüpheye yer bırakmayacak şekilde sürekli olarak kaydığını artık kanıtlamış bulunmaktadır. Şu anda, kutuplar çok yavaş hareket etmektedirler: milyon yılda 0,3 derece. Bu olgu, dünyanın içinde, atmosferde ve güneşin manyetik alanında gerçekleşen karmaşık süreçlerin bir yansımasıdır.

Kayma o kadar küçüktür ki, yüzyıllar boyunca tespit edilemeden kalmıştır. Ne var ki, görünürde algılanamayacak bu değişim süreci bile, ani ve göze batan bir sıçramaya yol açmaktadır: kuzey güney olmakta ve güney de kuzey olmaktadır. Kutupların yerindeki değişmeye, bizzat manyetik alanın gücündeki dalgalanmalar eşlik etmektedir. Manyetik alanın zayıflamasıyla karakterize olan bu tedrici süreç, ani bir sıçramayla zirveye ulaşır. Kutuplar kelimenin tam anlamıyla karşıtına dönüşerek yer değiştirirler. Bundan sonra, alan toparlanmaya başlar ve yeniden güç kazanır.

Devrimci değişim dünyanın tarihi boyunca birçok kez gerçekleşmiştir. Son 65 milyon yıl içinde, bu kutup değişimlerinin 200 kereden fazla olduğu; en azından dört tanesinin de son dört milyon içinde olduğu hesaplanmıştır. Yaklaşık 700.000 yıl önce manyetik kuzey kutbu, şu anki coğrafi güney kutbunun yer aldığı Antarktika’da bir yerlerdeydi. Şu anda dünyanın manyetik alanının zayıfladığı bir süreçten geçiyoruz ve bu süreç sonuçta kaçınılmaz olarak yeni bir tersine dönmeyle zirvesine ulaşacaktır. Dünyanın manyetik tarihinin incelenmesi, gezegenimizin tüm tarihi boyunca gerçekleşen kutup değişimlerinin haritalarını çıkarmaya çalışan, bütünüyle yeni bir bilim dalının –paleomanyetizma– özel alanıdır. Paleomanyetizmanın keşifleri, sırası geldiğinde kıtasal kayma teorisinin doğruluğu için nihai kanıtları sağlamıştır. Kayalar (özellikle volkanik kayalar) demir açısından zengin mineraller oluşturduğunda, bunlar, demir parçalarının bir mıknatısa tepki verdikleri şekilde, o anki haliyle dünyanın manyetik alanına tepki verirler: atomları manyetik alanın ekseni doğrultusunda hizalanırlar. Fiilen bir pusula gibi davranırlar. Aynı devire ait farklı kıtalardaki kayalarda minerallerin doğrultularını karşılaştırarak, artık varolmayanlar ya da yalnızca küçük kalıntılar halinde kalanlar da dahil olmak üzere kıtaların hareketinin izini sürmek mümkündür. Kutupların ters dönmesinde biz, karşıtların birliği ve iç içe geçmesi diyalektik yasasının en açık bir örneğini görüyoruz. Kuzey ve güney –bu kelimelerin gerçek anlamlarında kutupsal karşıtlar– ayrılmaz biçimde birleşmiş değildirler, ama sabit ve değişmez zannedilen olguların karşıtlarına dönüştüğü ani bir sıçramayla zirvesine ulaşan, karmaşık ve dinamik bir süreç yoluyla birbirlerini belirlerler.

Çekme ve itme, karşıtların birliği ve iç içe geçmesi yasasının bir uzantısıdır. Bu yasa, en küçük olgulardan en büyüklerine kadar doğanın bütününe nüfuz etmiş bir yasadır. Atomun temelinde muazzam çekme ve itme kuvvetleri vardır. Örneğin hidrojen atomu, elektriksel çekimle bir arada duran bir proton ve bir elektrondan oluşur. Benzer yükler birbirini iter, zıt yükler çeker. Bu nedenle çekirdek içinde protonlar birbirlerini iterler, ama çekirdek muazzam nükleer kuvvet tarafından bir arada tutulur. Ancak, çok ağır çekirdeklerde elektriksel itme kuvveti, nükleer kuvvetin üstesinden gelebilecek bir noktaya ulaşabilir ve çekirdek parçalanır.

Bütün hareket çekme ve itmenin karşılıklı oyunundan oluşur. Ancak hareket, yalnızca her tekil çekme başka bir yerde buna karşılık gelen bir itme ile telâfi edildiğinde mümkündür. Aksi takdirde zaman içinde bir taraf diğerine baskın çıkar ve hareket sonunda durur. Demek ki evrendeki tüm çekme ve itmeler karşılıklı olarak birbirlerini dengelemek zorundadırlar. Bu nedenle hareketin yok edilemezliği ve yaratılamazlığı yasası şu biçimde ifade edilir: evrendeki her çekme hareketinin, kendi tamamlayıcısı olarak eşdeğer bir itme hareketine sahip olması zorunludur ve tersi; ya da antik felsefenin –kuvvet ya da enerjinin korunumu yasasının doğa-bilimsel formülasyonundan çok önce– ifade ettiği gibi: evrendeki tüm çekmelerin toplamı tüm itmelerin toplamına eşittir.

Bir cevap yazın