Galileo ve Onyedinci Yüzyılın Bilimsel Devrimi

galileo-AB

Çağcıl bilim, Galileo ile Descartes’in beyinlerinden, Athena’nın Zeus’un başından çıkışı gibi tam ve yetkin bir biçimde fışkırmamıştır .Tersine,-herşeye karşın bir devrim olarak kalan- Galileo ile Descartes devrimi uzun bir düşünce çabasıyla hazırlanmıştı. Bu çabanın tarihinden aynı bengi sorunları inatla inceleyen aynı güçlüklerle karşılaşan aynı engellerle durup dinlenmeden savaşan bu engelleri aşmasını sağlayacak araçlar, gereçler, yeni yeni kavramlar, yeni düşünme yöntemleri geliştiren insan düşüncesinin tarihinden daha ilginç daha öğretici daha şaşkınlık verici birşey yoktur.

Çağcıl fizik en önce ağır cisimlerin yani bizi çevreleyen cisimlerin devinimini inceler .Olguları, günlük deneyimin görüngülerini-düşme olgusu, atma eylemi-açıklama çabasından da bunların temel yasalarını ortaya koymaya götüren düşünce devinimi doğar. Ama bu düşünce devinimi yalnızca ya da doğrudan doğruya bu çabadan kaynaklanmaz. Çağcıl fizik kaynağını yalnızca Yer’e borçlu değildir. Bir o kadar da göklere borçludur. Yetkinliğini ve ereğini göklerde bulur.

Çağcıl fizik, yani Galileo’nun yapıtlarıyla Galileo’nun yapıtlarında doğup Albert Einstein’ın yapıtlarında son bulan fizik, eylemsizlik yasasını en temel yasası diye görür. Çok haklıdır; çünkü eski sözün söylediği gibi; ignoratu motu ignoratur natura; çünkü çağcıl bilim herşeyi “sayı, şekil ve devinim” ile açıklamaya çalışır. Doğrusu bu yasanın içeriğini ve anlamını bütünüyle kavramış olan Galileo değil Descartes’tır. Ama Newton bu yasayı keşfetme onurunu Galileo’ya yüklemekte hepten haksız değildir. Gerçekten Galileo eylemsizlik yasasını hiçbir zaman açıkça dile getirmemiş olsa da mekaniği örtük bir biçimde onun üzerine kurulmuştur.
Devamını oku “Galileo ve Onyedinci Yüzyılın Bilimsel Devrimi”