Şizofreni

Çoğu insana bir şizofrenle tanışma olasılığı ürkütücü gelir. Şizofrenlerin deli, tehlikeli, ne yapacağı bilinmez ve kontrol edilemez oldukları düşünülür. Konuya açıklayıcı yaklaşmak yerine, safsataları sürdüren film ve kitapların da bu durumda payı olsa gerektir. Şizofreni, düşünce ve algıda, davranış ve duygu durumunda bozukluklarla seyreden bir psikotik hastalıktır.

Şizofreni 100 kişiden birini etkiler ve zihinsel bozuklukların en ciddisidir. Çok çeşitli düşünce bozuklukları (dezorganize, usdışı düşünme), delüzyonlar (sanrı) ve halüsilasyonlardan (varsanı) oluşan bir tablo sergilerler. Eğilim olarak enerji, inisiyatif ve sosyal temas yokluğu görülür. Duygusal yönden donukturlar, çok az şeyden haz alırlar ve içekapanıktırlar.

Şizofrenin sınıflandırılması, semptomlarım çeşitliliği nedeniyle halen karmaşık bir konudur. Bu semptomlar delüzyonlar; halüsilasyonlar; dezorganize konuşma (tutarsız, bağlantısız, anlamsız kelime kullanımı); dezorganize davranış (giyim, beden duruşu, kişisel hijyen); olumsuz, donuk duygular; sorunlara yaklaşımda zayıflık ve depresyondur.

Alt türler arasında paranoid ve katatonik şizofreni bulunur.

Plasebo Etkisi

Meşhur doktor tavsiyesidir: “Şu iki hapı al ve sabah beni ara.” Doktorlar tüm (fiziksel) tedavilerin hastada fiziksel değişim sağlayacak aktif bileşenler ve prosedürler içerdiğini bilseler de tedavide psikolojik etmenlerin gücünü de göz ardı etmezler. Zihnin maddeye etkisi, sağlık dünyasında yüzyıllardır bilinen bir kavramdır.

Latince kökenli bir kelime olan plasebo “hoşnut etmek” demektir. Plasebo, kısaca, şifa verici bir değer taşımayan ve farmakolojik etkileri olmayan preparat olarak tanımlanır.

Nasıl işliyor? Plasebo etkisinin cazibesi, aslında nasıl işlediğine dair bir çok fikir ve kuram geliştirilmesine yol açtı. Edimsel koşullanma, klasik koşullanma, suçluluk duygusunu azaltmak, aktarım, önerme, ikna, rol talebi, inanç, umut, etiketleme, seçici semptom monitorizasyonu, yanlış nedene yüklemek, bilişsel uyumsuzluğu azaltmak, kontrol kuramı, kaygıyı azaltmak, beklenti etkisi ve endorfin salgılanması gibi çeşitli kavramlar öne sürüldü.

Plasebo etkisi hem nimet hem de lanettir.

Disleksi nedir?

Disleksi dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir öğrenme bozukluğudur.

İlkokula başlayan disleksili çocuklarda eğitim alabilecek zihinsel gelişim henüz tamamlanmadıgı için okuyamazlar, yazamazlar ve matematiksel işlemleri kavramada zorluk çekerler. Ancak bu onların zeka düzeylerinde bir sorun olduğunu göstermez.

Hatta zeka düzeyi çok yüksek çocuklarda da görülmektedir. Fakat bazen hastalık farkedilmeyebilir.Disleksililer zeka düzeyleri düşük olmadığı gibi özel yeteneklere de sahip olabilirler. Buna önemli kanıt disleksili olduğu bilinen bilim adamları ve sanatçılardır: İzafiyet teorisini ortaya çıkaran büyük bilgin Albert Einstein, kalipso müziğinin kralı Harry Belafonte, büyük mimar, heykeltraş ve Mona Lisa’yı resim dünyasına armağan eden ressam Leonardo da Vinci, İrlandalı yazar Yeats, başta “Düşünen adam”olmak üzere pek çok önemli eserin sahibi heykeltraş Rodin, sinema oyuncusu Tom Crouse, şarkıcı ve sinema oyuncusu Cher disleksili ünlüler arasındadır.

Disleksi’li çocuklarda dikkat bozukluğu da görülür. Bu nedenle bu çocuklara bir uzman tarafından sistemli bir dikkat eğitimi verilmelidir.Sözel, işitsel, görsel eğitim metodları seçilmelidir. Sınav sorularını çabuk okuyamazlar ve cevapları yazamazlar. Bu nedenle bu çocuklara sözlü sınav yapılması daha etkin olur. Çoktan seçmeli sınavlarda (test) daha başarılı olurlar.