Tekillik ve Ötesi

Evrenin genişleme sürecini tersten düşünelim. Evren tek bir taneciğe doğru büzülürken, maddesel içeriği de sıkıştırılmış ve sıcak bir duruma geçer. Aslına bakılacak olursa, bu sürecin bir sınırı yok. Evren, genişlemesinin başladığı an olan doğum anında, sonsuz derecede yoğun ve sıcaktı. Fizikçiler herhangi bir değerin sonsuzluğa doğru fırladığı noktaya tekillik demektedir. Standart Büyük Patlama projeksiyonuna göre, evren bir tekillik içinde doğmuştur.

Einstein’ın kütleçekim teorisinin tekillik öngördüğü diğer yer, bir kara deliğin kalbidir. Bu durumda, düşünülemeyecek bir şekilde büzülen bir yıldızın maddesi, en sonunda sıfır hacme sıkışarak sonsuz yoğun ve sıcak bir hale gelir. Zamanında dendiği gibi, “kara delikler, Tanrı’nın sıfıra bölme işlemini yaptığı yerdir.”

Devamını oku “Tekillik ve Ötesi”

Evrenin Bilimi

Einstein’ın kütleçekim, yani genel görelilik teorisi kütlelerin nasıl diğer kütlelere çekildiğini açıklamaktadır. Bildiğimiz en büyük madde bileşimi, evrenin kendisidir. Hiçbir zaman bilimin can sıkıcı ciddi sorunlarından kaçmayan bir bilim adamı olarak, Einstein 1916 yılında kütleçekim teorisini evrenin tümü için geçerli olacak şekilde yeniden ortaya koydu. Böylece evrenin kökeni, evrimi ve nihai kaderi üzerine yoğunlaşan evrenbilim alanının da (bir diğer ifadeyle, her şeyin biliminin) kapıları açılmış oldu.

Her ne kadar Einstein’ın kütleçekim teorisinin ardındaki fikirler insanı aldatacak ölçüde basit olsa da, teorinin matematiksel karşılığı kesinlikle basit sayılamaz. Maddenin belli bir dağılımının uzay-zamanı tam olarak nasıl büktüğü konusu üzerinde çalışmak aslında ciddi anlamda zordur. Mesela uzay-zamanda, dönmekte olan bir kara deliğin neden olduğu çarpılmanın hesaplanması, ancak Einstein’ın genel görelilik teorisini yayımlamasından bir yarım yüzyıl sonra, 1962 yılında, Yeni Zelandalı fizikçi Roy Kerr tarafından gerçekleştirilebildi.

Tüm evrenin uzay-zamanı nasıl büktüğü hakkında fikir yürütmek, maddenin uzayda nasıl dağıldığına yönelik basitleştirici varsayımlar yapmaksızın imkansız olurdu. Einstein, gözlemcinin evrenin neresinde bulunduğunun bir önemi olmadığını varsaydı. Diğer bir ifadeyle, nerede bulunursanız bulunun evrenin aynı özelliklere sahip olduğunu ve nereden bakarsanız bakın, her yönden az çok aynı görüneceğini.

Devamını oku “Evrenin Bilimi”

Galaksi Tarihi

Galaksi tarihi bir çok nedenden ötürü biraz karışmış durumdadır: kısmen onun kaydını tutmaya çalışanların kafaları da bir parça karışmış olduğu, ama kısmen de zaten çok karmaşık birtakım olaylar olduğu için.

Sorunlardan biri, ışık hızı ve bu hızı aşmaya çalışırken karşılaşılan güçlüklerdir. Bu imkansızdır. Hiçbir şey ışık hızından daha hızlı yol alamaz ve bu konudaki tek istisna, kendi özel kanunlarından başkasını tanımayan kötü haberler olabilir. Arkintoofle Minör’de yaşayan Hingefree halkı bu noktadan hareket ederek, kötü haber gücüyle çalışacak uzay gemileri inşa etmeye çalışmış, ama bunda pek başarılı olamamışlardı. Çünkü gemiler gittikleri her yerde o kadar kötü karşılanıyorlardı ki, oraya varmış olmalarının hiç bir anlamı kalmıyordu.

İşte bu yüzden, genel olarak Galaksi halkları kendi yerel bataklıkları içinde tembelleşme eğilimine girdiler ve Galaksi Tarihi uzunca bir süre boyunca daha çok kozmolojiyle ilgili bir alan olarak kaldı.

Bu, onların hiç bir çaba göstermediği anlamına gelmiyordu elbette. Savaş ya da ticaret amacıyla uzak bölgelere uzay gemisi filoları göndermeye çalıştılar, ama bu filoların oralara varması çoğunlukla binlerce yıl alıyordu. Nihayet hedeflerine vardıklarındaysa hiperuzayı kullanarak ışık hızını yenen başka yolculuk şekilleri keşfedilmiş oluyor, bu yüzden de ışık hızından yavaş seyreden filoları artık hangi savaşa gönderilmişlerse o savaş yüzyıllar evvel bitmiş oluyordu.

Elbetteki böyle olması filolardaki askerlerin savaşma arzusunu herhangi bir şekilde etkilemiyordu. Onlar bu konuda eğitim görmüşlerdi, buna hazırdılar, yolculuk sırasında birkaç bin yıllık uykularını almış, zor bir işi başarmak üzere onca yoldan gelmişlerdi ve Zarquon aşkına bunu yapacaklardı.

Galaksi tarihindeki ilk önemli karışıklıklar işte bu sıralarda baş gösterdi; yüzyıllar önce üzerinde güya anlaşılmış olunması gereken konular yüzünden savaşlar sürekli olarak yeniden ve yeniden patlak veriyordu. Yine de bu karışıklıklar, zaman yolculuğu keşfedilip de savaşlar henüz nedenleri bile ortaya çıkmadan yüzlerce yıl önce patlak verdiğinde tarihçilerin karşılaştığı karışıklıkların yanında hiç kalırdı.

OGR