10 Haziran 2001’de Arizona’daki FBI ajanı Ken Williams Newyork ve Washington’daki üstlerine bir elektronik mesaj dosyası gönderdi. 6 sayfalık belge şu kehanet cümlesiyle başlıyordu: “Bu mesajın amacı Usame Bin Ladin’in muhtemelen Amerika’daki sivil havacılık üniversitelerine düzenli şekilde öğrenci gönderme çabası içinde olduğu yolunda Büroya ve New York’a bilgi vermektir.” Bu belge artık “Phoemix mesajı” adıyla efsaneleşmiştir. Williams bir yıl boyunca Arizona’daki havacılık üniversitelerine çok sayıda “soruşturulması gereken” öğrenci girdiğini fark etmiş, fakat tehdidin aciliyetini göremeyerek ilerde dünyanın çeşitli noktalarında havacılık hedeflerine yönelik terörist eylemler geçekleştirecek bir kadro kurma çabası olarak nitelendirmişti.
Mesaj, onu okuyan analistler tarafından acil yerine “rutin”, “spekülatif”, “önemsiz” şeklinde etiketlenince hiçbir zaman merkezdeki radikal dinciler bölümü başkanı David Fresca’ya ulaşamayıp merkezdeki “ Kara delik”e düştü. Dünyayı değiştiren muhteşem fikirleri inceleyerek innovasyon tarihi hakkında epeyce bir şeyler öğrenebiliriz. Fakat bunların başarılarını hep ya fikrin, ya da onu düşünen zihnin parlaklığına bağlar, yayılmalarında ve yaratılmalarında çevrenin rolünü düşünmeyiz. Bu yüzden, bitişikteki açılımın’ eşiğinde olduğu halde fiyaskoyla sonuçlanan kıvılcımları incelemek de aynı derecede önemlidir. Phoenix mesajı işte bu başarısız kıvılcımlardan biriydi. Mesaj açısından başarısızlığın nedenleri, orta düzey analistleri önemi konusunda ikna edememesi, üstlere ulaşsa bile FBI’ daki organizasyon yapısının hemen harekete geçebilecek esnekliğe sahip olamamasıydı. Bunlara rağmen, dünyayı değiştiren fikirlerin izlediği süreci izleyebilseydi Williams’ın önsezisi saldırıları önleyebilirdi. Ancak bunun için bu ön sezinin başka bir önseziyle çarpışması gerekiyordu.
Devamını oku “Yavaş Önsezi”