Nesin Matematik Köyü

Geçen hafta gittiğim Nesin Matematik Köyü gezisi oldukça verimli ve güzel geçti. Ali Nesin’le oturup sohbet etme imkanımız da oldu. Doğa içindeki bu yer yine doğayı bozmadan matematik, felsefe, bilimin ve sanatın buluştuğu bir yer olmuş. Böyle değerlerin korunması ve yaygınlaştırılması için en azından bir kez ziyaret edip mümkünse oradaki derslere katılmak ve deneyimlemek hayatımızda farklı bakış açıları sağlar ve algımızı genişletir. Bu anlamda herkese tavsiye ediyorum.

Ekoloji Düşüncesi Nedir?

İlk kez lisans yıllarında Çevre Sosyolojisi dersinde Feryal Turan hocamın tatlı ve sistematik anlatımlarıyla çevre konularına ilgi duymaya başlamıştım. Daha sonra Kubilay Aysevener hocadan aldığım Çevre ve Teknoloji Felsefeleri dersinde bir dönem boyunca Murray Bookchin’in eserlerini okuyup tartışmıştık. Feryal hocanın dersinde kurduğu anlatım şemasına bağlı kalarak ve onun ders notlarından bazı bölümlerden de yararlanarak Çevre ve Ekoloji sorunlarına ilgi duyanlara giriş düzeyinde bilgiler içeren bir metin düzenledim. Çevre sosyolojisi derslerinin içeriği artık çok çeşitli ve zengin kuşkusuz. Özellikle Batı üniversitelerinde bu alanda gelişen yeni okumalar kayda değer. Wisconsin’de derslerine katıldığım William Cronon’un çevre tarihçiliği alanındaki yenilikçi yayınları ilk başta sayılması gerekenlerden. Yine Nelson Enstitüsü bünyesinde yapılan çalışmalar coğrafya, ekoloji, tarih ve sosyoloji arasındaki disipliner ayrımlara meydan okur nitelikte. 2010 yılında Madison Sosyoloji Bölümü Havens Center’da Michael Lowy Ekososyalizm Nedir ve Ekososyalizm ve Demokratik Planlama başlıklı iki güzel sunum yapmıştı. Dinlemiş, istifade etmiştik. Ders kitabı örneği olarak John A. Hannigan’ın Environmental Sociology: A Social Constructionist Perspective kitabı sistematik bir giriş çalışması.
Devamını oku “Ekoloji Düşüncesi Nedir?”

Felsefeye İhtiyacımız Var mı?

Şunu sorma isteği duyuyor olabilirsiniz: “Eee, ne olmuş yani?” Bilimin ve felsefenin karmaşık sorunlarını dert etmemiz gerçekten gerekli mi? Böyle bir soruya iki ayrı cevap verilebilir. Eğer kastedilen: gündelik yaşantımızı sürdürmek için böyle şeyleri bilmemizin gerekip gerekmediği ise, yanıt açık olarak hayırdır. Ama eğer içinde yaşadığımız dünyayı ve doğada, toplumda ve kendi düşünce biçimimizde işlemekte olan temel süreçleri akılcı bir şekilde kavramak istiyorsak, o zaman mesele bambaşka bir ışık altında görünür. Gariptir ama, herkesin bir “felsefesi” vardır. Bir felsefe dünyaya bir bakış tarzıdır. Hepimiz doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden nasıl ayıracağımızı bildiğimize inanırız. Oysa bu konular tarihin en büyük kafalarını meşgul eden oldukça karmaşık konulardır.

Hiçbir felsefelerinin olmadığını inatla savunanlar yanılmaktadırlar. Doğa boşluktan nefret eder.
Devamını oku “Felsefeye İhtiyacımız Var mı?”

Bukalemunlar


Bulundukları ortama uymak için renk değiştirmezler.

Bunu hiç yapmamışlardır; hiçbir zamanda yapmayacaklardır. Bu tamamen bir mittir. Tümüyle uydurmadır. Koca bir yalandır.

Bukalemunlar değişik duygusal haller sonucunda renk değiştirirler. Eğer bu ortamla aynı renge denk geliyorsa tamamen tesadüftür.

Bukalemunlar, korktuklarında, bir tehlike atlattıklarında yada bir kavgada kazandıklarında renk değiştirirler. Bazen karşı cinsten bir bukalemunu gördüklerinde de renk değiştirirler. Bazende ısı ve ışıktaki değişikliklerde renk değiştirirler.

Bukalemunların ortama uymak için renk değiştirdikleri düşüncesinin bu kadar ısrarcı olması tuhaftır. Bu uydurmaca ilk defa Antigonos adlı bir yunanlı yazarın M.Ö. 240 civarında yazdığı eserinde görülür.

Bukalemunlar hakkında bildiğimiz tek şeyin yanlış olması bu konuyu kısa devre bölümüne almama sebep olmuştur.

Kuantum Kuramının Temel İlkeleri, Felsefesi ve Dünya Görüşü

Kuantum Fiziği ya da mekaniği ne benim ne sizlerin ne de mesleğimizin bire bir ilgi alanında olmadığı için oldukça yeni ve çok boyutlu olduğuna inandığım Kuantum olgusunu ister istemez oldukça yüzeysel ve felsefi açıdan ele alıp bu yolda ortaya konulan savların bir kısmını sizinle paylaşmak istiyorum. Formüllerden ve matematiksel verilerden tamamen arındırılmış bir şekilde sunmaya çalışacağım. Kuantum kavramının, neticede bir sona ulaştırılmasının imkansızlığını da baştan kabul ederek, salt bu kavrama olan bazı belirsizlikleri, yada bu kavrama olan yabancılığımızı birazcık ta olsun giderebilmek, bu konu hakkında birazda olsa eskisinden daha yakın bir yakınlaşma yaratma ve bu kavrama karşı küçükte olsa bir pencere açabilerek, ufkumuzda ve düşüncelerimizi, bu kavramı pekiştirebilme amacında bir basamak yukarı çıkarabilmeye yarar sağlayacağı umuyorum.

Temelleri 19. yüzyılın ortalarına dayanan kuantum kavramı, öncelikle kendini fizik alanında göstermiş, gerçek gelişimini 20. yüzyılın ilk yarısında gerçekleştirmiştir.

Kuantum kelime anlamı ile parçacık demektir. Temel felsefesi ise soru sormaktır.
Devamını oku “Kuantum Kuramının Temel İlkeleri, Felsefesi ve Dünya Görüşü”

Temel Fizik – Feynman

[Richard Phillips Feynman, The Feynman Lectures on Physics, Volume 1, Chapter 2: Basic Physics]

Giriş

Bu bölümde, fiziğin sahip olduğumuz en temel ilkelerini, nesnelerin doğasını şu anda nasıl gördüğümüzü inceleyeceğiz. Bütün bu fikirlerin doğrulanmalarının tarihine girmeyeceğiz, bunu zaman geçtikçe öğreneceksiniz.

Bilimsel olarak ulaştığımız şeyler sayısız şekilde ve nitelikte karşımıza çıkarlar. Örneğin, kıyıda durup denize baktığımızda suyu, dalgaları, köpükleri, çalkantıları, suyun sesini, havayı, rüzgârı ve bulutları, güneşi ve mavi gökyüzünü ve ışığı görürüz. Çeşitli renk, görünüm, sertlik ve dayanıklılıkta kum ve taşlar vardır. Belki mutluluk ve düşünme bile vardır. Doğadaki herhangi bir diğer görünüş de benzer çeşitlilikte nesneler ve etkiler barındırır. Nerede bulunursa bulunsun her zaman bunun kadar karmaşıktır. Merak, soru sormamızı sağlar; böylece öğrendiklerimizi bir araya getirir ve çeşitli yönlerden kazanılmış bilgiyi anlayamaya çalışırız. Nispeten az sayıda doğal nesnelerden ve etkiyen kuvvetlerden sonsuz türde birleşimler oluşabilmesi sonucuna vardığımız gibi.

Örnek olarak: Kum, kayadan farklı bir madde midir? Belki de kum, çok büyük miktarda minik kayadan başka bir şey değildir! Ay büyük bir kaya parçası mıdır? Kayaları anlarsak kumu ve ayı da anlamış olur muyuz? Rüzgâr, denizdeki suyun çalkantısı gibi havada oluşan bir çalkantı mıdır? Farklı hareketlerin ortak özellikleri nelerdir? Değişik türlerdeki seslerde ortak olan nedir? Kaç farklı renk vardır? Ve sorular böyle devam eder. Bu yolla her şeyi basamak basamak çözümleriz, başta farklı görünenleri toplar, farklı olanların sayısını indirmeyi umar ve sonuçta onları anlamaya çalışırız.
Devamını oku “Temel Fizik – Feynman”

Doğada Bilim ve Zaman

Şu “Bilim” sözcüğünü ele alalım önce. Nedir bilim?

Doğada bilim var mıdır? Yok diyor Einstein. Doğada bilim gibi, zaman da yok, diyor. İnsan beyninin icadıdır bunlar. Ne vardır doğada? Madde ve enerji vardır ve ikisinin birleştiği hareket… Düzenli, sistemli bir hareket. Atom altı çekirdeklerden Galaksilere kadar, daire ya da elips düzeninde durmayan bir hareket…

Doğada bilim ve zaman yoksa bu bilim ve zaman sözcükleri nereden çıkıyor? Bunların varlığını biz biliyoruz. Nasıl olur da olmazmış doğada bilim ve zaman! Bunlar insan beyninin ürünleridir. Doğada insan olduğu için, insan beyni olduğu için bilim ve zaman var. İnsanın doğayı öğrenme çabası olduğu için var bu bilim ve zaman deyimleri. İnsan icadı olarak. Ve sadece insanlar için var. Doğada insan beyni olmasaydı bunlar da olmazdı.

Doğa bilimleri insan beyninin doğayı anlama, keşfetme merakidir. İnsanın doğanın ve doğanın bir parçası olarak kendi varlığının, ayrımına, ya da bilincine varması doğa bilimlerinin başlangıç noktasıdır. Aynı nokta, yani insanın doğanın varlığının, doğanın bir parçası olarak da kendisinin varlığının ayrımına ya da bilincine varması, doğa dinlerinin de başlangıç noktasıdır.

Korku ve merak
Devamını oku “Doğada Bilim ve Zaman”