Otistik degil, Otizmli

Otizm, normal sayılan tepkilerin aksi yönde davranış sergileyen bazı çocukların algı düzeylerinin bilinenin tersi yönde hareket etmesidir.

Çok dikkatsiz veya tam tersi aşırı duyarlı ve dikkatli olabilirler. Örneğin; çok alışılmış olan göz kontağı kurmak onlar için gereksiz olabilir veya göz kontağı kurduklarında da size değil de daha uzaklara bakıyormuş gibi görünebilirler. Her şeye karşı -özellikle koku, ışık ve sese- olan aşırı hassasiyetleri onları tahammülsüzlüğe sürükleyebilir. Normal sayılabilecek çocukların aksine tehlike ve korku anlayışları da farklıdır. Çok yükesek bir yerden atlamayı tehlikeli bulmazlarken, kaldırımdan aşağı inmekten korkabilirler.
Devamını oku “Otistik degil, Otizmli”

Üstün Zekalı ve Üstün Yetenekli Çocuklar

ustun-cocuk-1Üstün zekalı ve üstün yetenekli bir çocuğa sahip olmak pek çok ebeveynin hayalidir. Ancak üstün zekalı ve üstün yetenekli çocuğunuzun olması demek pek çok sorumluluğu da beraberinde getirmesi demektir. Üstün zeka ve üstün yetenek alanında yapılan son bir asırlık bilimsel araştırmalar üstün yetenek ile ilgili bakışaçımızı da değiştirmiştir. Yıllar önce üstün zeka yalnızca yüksek IQ olarak görülür ve bu nedenle yalnızca IQ testleri ile ölçülürdü. Bilimsel araştırmalar bu tür konservatif bir yaklaşımın ne denli sınırlı olduğunu ve bu nedenle üstün yetenekli çocukların önemli bir kısmını tanılayamadığını ortaya koymuştur. Nitekim 4 yaşında kendi kendine okumaya başlayan bir çocuğun IQ testinde yüksek puan alması pek de önem taşımamaktadır. Bu çocuk erken yaşlarda gösterdiği akademik beceri ile üstün yetenekli olduğunu bir dereceye kadar kanıtlamıştır. Uğur Sak (2011, üstün yeteneği “insanlık yaşamı için temel değeri olan alanlarda gösterilen olağanüstü başarı veya performans” olarak tanımlamıştır. Bu hümanistik tanım, Anabilim üstün yetenekliler programlarının da benimsediği bir tanımdır.
Devamını oku “Üstün Zekalı ve Üstün Yetenekli Çocuklar”

Dilin Doğuşu

Bebekler, konuşma tam olarak gelişmeden önce, isteklerini dışa vurmak için göz teması, çığlıklar ve vücut dilinin diğer öğeleri gibi her türden işareti kullanırlar. Aynı şekilde, ilk hominidlerin de konuşmadan önce birbirleri arasında işaretleşmek için başka araçları kullanmış olmaları gerektiği açıktır. Bu tür bir iletişim diğer hayvanlarda ve özellikle üst primatlarda da mevcuttur, ama konuşma yalnızca insanlara özgüdür. Çocuğun, dilin altında yatan karmaşık kalıplar ve mantıkla birlikte konuşmaya hakim olmak için verdiği uzun mücadele bilincin edinilmesiyle eşanlamlıdır. Benzer bir yol ilk insanlar tarafından da kat edilmiş olmalıdır. İnsan bebeğinin gırtlağı, insansı maymunlar ve diğer memelilerdeki gibi, ses oluğu aşağıda olacak şekilde düzenlenmiştir. Bu yolla hayvanlarınkine benzer çığlıklar atabilir, ama henüz düzgün konuşamaz. Bunun avantajı, boğulmaksızın aynı anda hem çığlık atabilmesi hem de yemek yiyebilmesidir. Daha sonra ses oluğu evrim boyunca gerçekleşen bir süreci yansıtarak yukarı doğru hareket eder. İnsan konuşmasının, birçok geçişsel biçim olmaksızın bir çırpıda ortaya çıkmış olması düşünülemez. Konuşmanın gelişimi, tıpkı insan bebeğinin gelişiminde gördüğümüz gibi, hiç kuşkusuz hızlı gelişim dönemlerini de içeren milyonlarca yıllık bir süreye yayılmıştır.
Devamını oku “Dilin Doğuşu”

Satrancın Çocuk Eğitimindeki Rolü ve Önemi


Her anne ve baba çocuğunun bedensel, zihinsel ve duygusal olarak gelişmesini ister. Bu nedenle pek çok anne baba çocuğunu sportif bir aktiviteye veya sosyal bir etkinliğe gönderir. Bunda amaç çocuğun gelişimi yanında çevresini daha iyi tanıması, daha iyi iletişim kurması ve sosyal yönünü daha fazla geliştirmesidir. Sportif faaliyetlerin ve sosyal etkinlikler bunu bir aracıdır. Satranç sporunun da bu alanda farklı ve özel bir önemli vardır. Satranç sporunun bu konudaki yeri farklıdır Bunun böyle olmasını doğaldır. Çünkü satranç ile yaşam arasında hiçbir oyuna nasip olmayan bir benzerlik vardır. Diğer sporlar ile yaşam arasında da benzerlikler kurulmaya çalışılmış,bu konuda kitaplar hatta filmler de çekilmiştir. Ama hiç birinin yaşama benzerliği satranç kadar olamaz. Çünkü satranç, pek çok spor gibi hayattan kopuk yapay olmayıp bizzat hayatın gerçeklerinden esinlenerek ortaya çıkmış bir oyundur. Yaşamda var olan ve hep var olacak mücadelenin tahta üzerinde anlatımıdır. Benjamin Franklin ‘Satranç bir tür yaşam, yaşam bir tür satrançtır.’ Diyerek bu benzerliği dile getirmiş. Satranç milli takım eski antrenörü Vasikov ise bu benzerliği ‘Büyük hayatın küçük bir modeli’ olarak tanımlamıştır.

Akla şu soru gelebilir?Satranç ile yaşam arasında benzerlik olmasının satranç oyuncularına, çocuklarımıza faydası nedir?Satrancın çocuk eğitiminde katkısının önemi burada yatmaktadır. Madem ki yaşam ile satranç arasında bu kadar benzerlik vardır. Madem ki satranç hayatın küçük bir modelidir. Bu modeli iyi kavramak,hayatı tanımaktır O halde gerçek yaşamda uygulamak istediklerimiz için bu modelden yararlanabiliriz. öğrenmeyi Öğretme aracı olarak kullanabiliriz.

Çocuk eğitiminde satrancı bir araç olarak kullanıp,hayata yönelik mesajlarımızı satranç modeli üzerinden verebiliriz. Biz bunu yapmasak bile oyunun felsefesini kavramaya başlayan çocuk satranç için değerli olanın, hayat içinde geçerli olacağını anlayacaktır.. Bu konuda satranç öğretmenlerine de büyük görev düşmektedir. Satranç sadece bir oyun olarak düşünülmemeli, ardındaki düşünce birikimi, felsefesi uygun dozlarda çocuğa verilmelidir. Bu şekilde bu oyundan arzu ettiğimiz maksimum faydayı sağlamış oluruz.
Devamını oku “Satrancın Çocuk Eğitimindeki Rolü ve Önemi”