Devamını oku “Ekoloji Düşüncesi Nedir?”
Etiket: biyoloji
Beyin Nedir?
Devamını oku “Beyin Nedir?”
Karmaşık Organizmalar
Hayatın kendisi inorganik maddeden organik maddeye nitel bir sıçramadır. Bunu meydana getiren süreçlerin açıklaması, günümüz biliminin en önemli ve heyecan verici sorunlarından birini oluşturur. Karmaşık moleküllerin yapılarını çok ayrıntılı biçimde analiz eden, bu moleküllerin davranışlarını yüksek kesinlikle öngören ve canlı sistemlerde belirli moleküllerin oynadığı rolü tanımlayan kimyanın atılımları, biyokimya ve biyofizik gibi, sırasıyla canlı organizmalardaki kimyasal reaksiyonlarla ve canlı süreçlerdeki fiziksel olaylarla uğraşan yeni bilimlerin yolunu döşedi. Bunlar da zaman içinde, son yıllardaki en gözalıcı atılımları kaydeden moleküler biyolojinin içinde birleştiler. Bu şekilde, organik ve inorganik maddeyi birbirinden ayıran eski sabit ayrımlar tamamen ortadan kaldırıldı. Eski kimyacılar bu ikisi arasında katı bir ayrım çizgisi koymuşlardı. Adım adım anlaşıldı ki, inorganik moleküllere uygulanan kimyasal yasalar aynen organik moleküllere de uygulanıyordu. Karbon içeren tüm maddeler (karbondioksit gibi birkaç basit bileşiğin olası istisnası dışında) organik olarak nitelendirilmektedir. Geri kalanlar inorganiktir. Sadece karbon atomları çok uzun zincirler oluşturabilmekte ve dolayısıyla sonsuz çeşitlilikte karmaşık moleküller için olanak yaratmaktadırlar. 19. yüzyılın kimyacıları “albüminli” (Latince yumurta beyazı sözcüğünden) maddeleri analiz ettiler. Buradan kalkarak, yaşamın aminoasitlerden oluşan büyük protein moleküllerine bağlı olduğu keşfedildi. Planck’ın fizikteki büyük atılımı gerçekleştirdiği 20. yüzyılın başlarında, Emil Fischer, aminoasitleri, bir aminoasidin karboksil grubunu daima yanı başındakinin amino grubuna bağlayacak şekilde zincirler halinde bir araya getirmeye çalışıyordu. 1907’de on sekiz aminoasitten oluşan bir zinciri sentezlemeyi başardı. Fischer bu zincirlere, Yunanca “sindirmek” sözcüğünden hareketle peptidler dedi, çünkü proteinlerin sindirim sürecinde bu tür zincirlere doğru bozunduğunu düşünüyordu. Bu teori, sonunda Max Bergmann tarafından 1932 yılında kanıtlandı.
Devamını oku “Karmaşık Organizmalar”
Tardigrade – Uzay Boşluğunda Bile Yaşar
Uzay koşullarına dayanabilecek canlıları bulmak için yapılan araştırmada ilk kullanılan denek olan su ayısı, diğer bir adıyla tardigrade, yapılan testleri geçti ve uzayda canlı kalabileceğini kanıtladı. Bu test için sıcağa, soğuğa ve radyasyona dayanıklılığıyla bilinen bu tür seçilmişti.
Omurgasız bir canlı türü olan su ayıları, ıslak liken ve yosunların üzerinde bulunabiliyor. Bu canlılar, kurudukları zaman bile yıllar sonra tekrar hayata dönebiliyor.
Kuru su ayıları, Eylül 2007 yılında uzaya gönderilen Avrupa Uzay Ajansı’nın FOTON-M3 isimli uzay aracına yerleştirildi ve uzayın sert koşullarına maruz bırakıldı. Aracın dönüşünün ardından incelenen örneklerin çoğunun aşırı sıcaklık ve oksijensiz ortamdan zarar görmedikleri, bazı bireylerin ise ölümcül düzeydeki mor ötesi ışınlardan etkilenmediği ve üremeye devam ettikleri gözlendi.
Devamını oku “Tardigrade – Uzay Boşluğunda Bile Yaşar”
Teleolojik Aklın Eleştirisi
On sekizinci yüzyıl İngiliz Teologu William Paley’in, dönemini çok etkilemiş ve günümüzde de sıklıkla başvurulan bir tezi mevcut: ” Doğada yürürken bir saat bulursanız bu saatin kendi kendine oluştuğunu düşünmezsiniz. Tasarımcısının olduğunu bilirsiniz. Çünkü işleyişinde bir düzen vardır. Doğal işleyişte de bir düzen olduğuna göre evrenin de bir tasarımcısı olması gerekir. ”
Tezin kendisi bu. Tartışmaya geçmeden önce biyoloji sahasından kısa bir not düşmek istiyorum. Herkese hararetle tavsiye edebileceğim “Kör Saatçi” adlı seçkin yapıtında Richard Dawkins; Doğadaki biyolojik işleyişin, bir sonraki adımını görmekten aciz bir yapbozcunun çalışma tarzından farksız olduğunun altını çizmektedir. Bu nedenle türlerin adaptasyonuna hizmet eden doğal seçilimin her zaman başarılı sonuçlar vermeyerek bedensel yapıları pek de akıllıca olmayan bir sürü ucube ya da “teknik donanımı yetersiz” canlının ortaya çıkamasına neden olduğunu ve bu tür canlıları hâlâ suda, karada ve havada hayatlarını sürdürdüklerini kanıtlarıyla açıklamaktadır. Stephen Jay Gould Üstad’ın, “Darwin ve Sonrası” adlı çalışması ile birlikte okunmasında fayda var. Gerçekten heyecan verici!
Ama benim itirazım felsefî açıdan olacak. Yine de biyolojik kanıtlar, aslolandır.
Devamını oku “Teleolojik Aklın Eleştirisi”