Bilim Estetiği ve Maxwell

İskoç fizikçi James Clerk Maxwell, Faraday ve ondan öncekilerin çalışmalarına dayanan elektriksel yük ve akımları, elektrik ve manyetik alanlarla ilişkilendiren dört formül geliştirdi. Formüllerde Maxwell’i rahatsız eden tuhaf bir simetri estetiği göze çarpıyordu. O zamanlar bilinen ve kabul edilen estetiğe aykırı bir şeyler vardı bu formüllerin estetiğinde. Maxwell simetriyi geliştirmek amacıyla formüllerden birine bir terim ilave etmeye karar verdi ve buna yerdeğiştirme akımı adını verdi.

Fikir sadece sezgiseldi ve böyle bir akımın varlığına dair herhangi bir deneysel kanıt kesinlikle yoktu.

Maxwell’in bu fikri şaşırtıcı sonuçlar doğurdu. Düzeltilmiş Maxwell eşitlikleri; gamma ışınları, X-ışınları, ultraviyole, görülebilir ve kızılötesi ışınlarla radyo dalgalarını da içine alan elektromanyetik radyasyonun varlığını gösteriyordu.

Einstein’in Özel İzafiyet Teorisini bulmaya giden yolda teşvik eden de bu denklemler ve onların açığa çıkardığı sonuçlardı.

Dunning-Kruger Sendromu

Televizyon izlerken birilerine bakıp da, “bu adam bu sığlıkla nasıl buralara kadar gelebilmiş” diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Ya da işyerinizde sizinle aynı veya daha üst aşamada bir görevde olan bazıları, sizde büyük bir şaşkınlık uyandırdı mı?.. Onlara bakıp, “bu cahillik, kendinibilmezlik nasıl fark edilmez?” diye iç geçirdiniz mi?

Justin Kruger ve David Dunning adlı iki ABD’li, bu hissi çok yaşamış olacak ki, iki psikiyatri uzmanı 10 yıl kadar önce bir teori ortaya attı:

“Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.”

Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı:

Niteliksiz insanlar, ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.

Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.

Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da âcizdirler.

Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.

Bitmedi…
Devamını oku “Dunning-Kruger Sendromu”

Evren Bilinçli mi?

evren-noron

Konuyu temelden alalım. Bilinç ile kastedilen şey nedir? İnsan bilinçli midir peki ya evren ya da evreni yaratan bilinçli midir? Öncelikle insanın bilinçli olması ön kabulüyle başlayalım. Hiç bir nöronumuz bilinçli değilken, bunların oluşturduğu sistem bilinçli hale gelmektedir.

Buda bize gösterir ki, “bütün; parçaların toplamından büyüktür”. Şimdi daha da geliştirirsek Toplum Bilinci denilen birşey vardır. Bu da her bir bireyin bağımsız bilincinden farklı bir şekilde işleyen bir sistemdir. Hepimiz toplum bilinci içinde yer alırız ama onu istediğimiz gibi değiştirip şekillendiremeyiz. Bundan sonra İnsanlık Bilinci getirilebilir. Aslında toplum bilincinden çok farklı olmasa da yerellikten çıkıp daha genel hale gelmiş halidir.
Bundan sonra Canlılık Bilinci gelebilir. Henüz biz farkında olmasak da evrendeki diğer canlılarla bir etkileşim içinde olabiliriz.

Şimdi bu noktada birşeye dikkat çekmek istiyorum. Sistem büyüdükçe, alt sistemlerin tüm özelliklerini taşır hale geliyor. Yani bir üst küme alt kümenin özelliklerini dolayısı ile barındırıyor. Evrenin de işleyen bir sistem olduğunu kabul edersek ve tüm alt kümelerinin özelliklerini de içerdiğini bilirsek karşımıza Evren Bilinci kavramı çıkar. Evren bilinçli değildir demek, o nun alt sistemlerinden hiç birinde bilinç yoktur demekle aynı özelliktedir. Evrenin bilinçli olması insanın bilinçli olması önermesinin kaçınılmaz bir sonucudur. Evrende bilinç nerededir sorusuna verilecek en basit yanıtlar, evrendeki insanlardadır, evrendeki toplumlardadır vs türünden herhangi bir alt kümeyi işaret edebilir. Nasıl insanda bilinç nerededir diye sorulduğunda, midededir yada akciğerdedir değil de beyindedir cevabı verilebiliyorsa, evren içinde aynı şey söylenebilir. Evrenin bilinçli olduğunu kabul edersek, O nu kapsayan her ne ise, O’nun da bilinçli olduğu kaçınılmazdır.