Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -

Neler Uğruna Şiir Yazmıyorum

delete



Neler Uğruna Şiir Yazmıyorum
(Atını al tımarını sikeyim)


Nobel Edebiyat Ödülü’nü almak için şiir yazmıyorum. Ola ki elli sene sonra beni bu ödüle aday göstermek gafletinde bulunanlar çıkarsa, şimdiden ödülü reddettiğimi, hatta birilerinin bana ödül vermeye kalkmasını hakaret saydığımı belirtmek isterim. Bunun politik-etik gerekçelerini daha iyi algılamak isteyenler “Ödül Düzleminde Şiir Erkini Yıkmanın Anatomisi” adlı yazımda, yeterince veri bulacaklardır. Nobel Edebiyat Ödülü’ne olası, farazi aday gösterilişimi daha şimdiden reddettiğimi ifade ettikten sonra, ulusal ve uluslar arası diğer tüm ödülleri de reddettiğimin altını çizmeme ihtiyaç olmasa gerek. Uluslar arası edebiyat-şiir ödüllerinde işleyen mekanizmaları bilemiyorum, ama ulusal çaptaki ödüllerin işleyişi hepimizin malumu. Ödülü bir sıçrama tahtası olarak kullanarak “ünlü” olmak, bu “ün” üzerinden maddi ya da manevi rant sağlamak, şair olarak bu yolla rüştümü ispatlamak, ödül yoluyla ulufe dağıtan şiir erk odaklarına biat etmek, bu şiir baronlarının politik-poetik dümen suyuna girmek, bu kişilerin müridi olmak gibi dertlerim yok.

Yani “Atını al tımarını sikeyim”…

Şiir yıllıklarına (ya da antolojilere) girmek için yazmıyorum. Ülkemizde başlangıcından bu yana her biri nesnel olmaktan çok uzak kalmış, politik-poetik yanlılığın ötesinde, kirli kişisel ilişkiler, intikamlar için araç olarak kullanılmış şiir yıllıklarını, adamdan saymıyorum. (Bu noktada, kendisine kötü söz eden şairi, hazırladığı şiir antolojisine almaktan çekinmeyen, tepeden tırnağa şiir namusuyla, şövalyece davranan İhsan Topçu’nun, tüm şairler, yıllıkçılar, eleştirmenler tarafından örnek alınabilmesini diliyorum…). Hangi şiirim- poetik yazım hangi antolojiye alınmış ya da alınmamış diyerek de zerre kadar takip etmiyorum, ama kalkıp birkaç gülünç şair gibi “Filanca editöre küstüm, benim şiirlerimi yıllıklara zinhar almaya kalmasın” da demiyorum, çünkü idealize edilmiş, olması gereken bir şiir yıllığının amacı, şiir coğrafyamızın yıllık fotoğrafını çekmektir. Burada toplu fotoğrafa girmekten kaçınmanın tek yolu, dergilerde hiç şiir-yazı yayımlatmamak olmalıdır. “Filanca editöre küsen” gülünç şairlerin, bu yolla diğer şiir yıllıklarını onaylıyor olduklarını (ki diğer hiçbir yıllığa rest çekmediler) fark edememeleri acınası. (Tabi o yıllıklarda kendi şiirleri her sene boy gösteriyordu ne de olsa. Ne gerek vardı o zamanlar, durduk yerde şiir yıllıklarını eleştirmeye). Oysa ilk şiir yıllığından bu yana, “olabildiğince nesnel”, bilinçli olarak öznel seçimlerin bataklığına girmemiş şiir yıllığı hiç olmadı bu coğrafyada. Buna rağmen şairler, kendileri için karne saydılar bu yıllıkları. Kırık not alınca “Örtmen bana taktı”, dediler, iyi not alınca koşar adım aferin alacakları kişilere gösterdiler karnelerini. Obur egolarını doyurmak isteyen şairler tarafından, kendisine gereğinden çok daha fazla değer atfedilen şiir yıllıkları, aslında teknik bir dokümantasyondur, yıllık hazırlayıcıları da teknisyen. Teknik çalışmanın başarısız kotarılmış olması sadece teknisyenin ayıbıdır. Şairlerin obur egolarını beslemek adına, yıldızlı pekiyi almak düşleriyle debelenmeleri ise sadece yıllık hazırlayıcı şiir tarihinin “hizmetçilerinin” erk gücünü arttırır, şair-yıllıkçı hiyerarşisi oluşturur. Tıpkı biat kültürünün hüküm sürdüğü sefil coğrafyamızda bireylerin, topyekûn kendilerinin çıkarları için “hizmetçi” olması gereken politikacıların karşısında el pençe divan durması gibi. Şairler karnelerini yırtmadıkça, yıllıklara girip girmediklerine karşı kayıtsız kalmadıkça, yıllıkçıların erk alanı genişler ve bu traji-komik oyun temcit pilavı olmaya devam eder her sene. Buyrun, isteyen elinde gezdirsin gülünç karnesini, ben almayayım.

Yani “Atını al tımarını sikeyim”…

“Reytingimi” arttırmak uğruna, son on yıldır “moda” haline getirilen puşt-modernist şiirler düzleminde yazmıyorum. Şiirden anlam’ı, anlak’ı, yaşayan “sahici” insanı dışlayan, sürrealizmden ödünç alma oto-didakt yöntemiyle şair öznenin bilinç altını kusmasından, sözcük ve harf oyunlarından öteye gitmeyen, öteki’ni önemsemeyen ve böylece kendi yaralarınızdan başkasına ilgi duymanızı, empati kurmanızı engellemek isteyen, kapitalizmin yabancılaştırmasını besleyen, bizzat kapitalizmin kendi çıkarlarının bekası için istediği mankurtlaşmış, “çoban köpekleri gibi aptal”, sormayan, sorgulamayan, itiraz etmeyen, eleştirmeyen, örgütlenip “devirmeyen”, birer tüketim makinası haline getirilmiş bireyler üretmek için şiir coğrafyasında palazlandırdığı bu “sentetik” post-modernist şiir, bir insanlık suçudur. Çoktan arkaik hale gelmiş bir estetik algının neo-şaklabanlığı olan görsel şiir/somut şiirler de bu puşt-modernist şiir panayırının “iş” koludur. Dergilerde kolay köşe kapmak, ödüller için takla atmak, gazetelerin kitap eklerinde hakkımda övgüler düzdürmek uğruna bu insanlık suçuna iştirak etmiyorum.

Yani “Atını al tımarını sikeyim”…

“Ünlü” yayınevinden şiir kitabımı çıkartmak adına vampir yayıncılara rüşvet vermiyorum. Maliyetinin üstüne yüzde yüz kâr ekleyerek şiir kitabımı basmalarına, bu kârın bir kısmını işkembelerine indirmelerine izin vermiyorum. Kârın geriye kalan kısmıyla bu vampir yayıncıların şair dostlarının, yayımlanmasını istekleri şiir kitaplarının, tarafımca finanse edilerek basılmasına göz yummuyorum. Bu rüşvetin karşılığı olarak vampir yayıncıların, “ünlü” dergilerinde reklamımı yapmasını, yandaşlarının ise gazetelerin kitap eklerinde “kitap tanıtımı yazısı” adı altında şahsımı pohpohlamasını reddediyorum.

Yani “Atını al tımarını sikeyim”…

Şairlik “üst kimliği” edinmek için şiir yazmıyorum. Gördüğüm buncaları şair ise (istisnalar hariç) ben anti-şair olmayı, şiirli köyün delisi olmayı, şiir haini olmayı seçiyorum. Yakamdaki gülünç şair rozetiyle sefil bir bar faresi olarak genç kadınları yatağa atma çabalarına girmek için şiir yazmıyorum. Cihangir Orospu Çocukları Cumhuriyeti’nde gerzek bir “entel karikatürü” olarak dolanmak için şiir yazmıyorum. İstanbul Şiir Dûkalığı’na yamanmak için şiir yazmıyorum. Yerel ya da ulusal gazetelerde köşe kapmak için şiir yazmıyorum. Beleş “rakı-balık” sefası için, şairler ve şair olma heveslileri dışında hemen hiç kimsenin katılmadığı şiir dinletileri/panelleri/kongreleri gibi, aslen belediyelerin, derneklerin, üniversitelerin maddi kaynaklarını, yani halkın vergilerinden toplanan paraları küçük konformist çıkarlar uğruna sömürmek için ya da kitap fuarlarında yalancı pehlivan gibi boy göstermek için şiir yazmıyorum. Annem beni sevsin diye şiir yazmıyorum. Babam bana “aferin” desin diye şiir yazmıyorum, sevgilim bana hayran kalsın diye şiir yazmıyorum…

Benim şiirde temel derdim, okurun empati ya da özdeşlik kurabileceği, yani hayata geçen şiirler yazabilmek, okurun kalbine iki dize çakabilmek. Benim şiirdeki asli görevim, bütün horlanan, dışlanan, yok sayılan, kenara itilen, ezilen ve sömürülenlerin şiir düzleminde dili olabilmek. Böylece toplumsal farkındalık yaratarak kapitalizmin yabancılaştırmasına kendi sıkletimce karşı durmak. "Kırık Çırak", "Tenha Tezgahtar", "Kız Veysel", "İtirazlı İşporta", "Evsizliğin Çocukluğu", "Genelev Travması",...gibi şiirleri yazmamın nedeni de budur.

Birgün şiirlerim ya da dizelerim, boyacı çocukların sandıklarına, tezgâhtar kızların cep aynalarının arkasına, simitçilerin camekânlarına, gündelikçi kadınların mutfak dolaplarının kapaklarına, fabrikaların, arka sokakların, kenar mahallelerdeki liselerin duvarlarına yazılmaya başlanırsa, işte o zaman, şiir adına bir şeyler yapmaya başlamışım demektir.

Serkan Engin
Temmuz 2011


Bir sonraki yaziniz, neden

kildebrak -- 19.10.2012 - 20:39

Bir sonraki yaziniz, neden fotograf cektirmiyorum;-)


Serkan bey, şiirlerinizi

oik0s -- 19.10.2012 - 22:57

Serkan bey, şiirlerinizi dört gözle bekliyoruz. :)


Keşke daha fazla şey

xenix -- 20.10.2012 - 19:33

Keşke daha fazla şey uğruna şiir yazmıyor olsaydınız.

Daha önce oikos tarafından söylenmişti. "Ben varım demekle, ben de varım demek farklı şeylerdir."


elinize sağlık;-)

kildebrak -- 20.10.2012 - 19:52


Serkan Engin, farazinizdeki

Nibelunga -- 20.10.2012 - 21:05

Serkan Engin,
farazinizdeki tutarlı tavrınız gülümsetti. İddianız safiyane, ama büyük.. hüzünlü.... Şimdilerde gündelikçi kızın, boyacının şairi, sesi, soluğu popçular, "fantezi müzik sanatçıları", metalciler!.
Şairler, yazarlar günün ruhunu iyi çözümleyebilmeli. Nostaljiniz bugünün boyacısına seslense nolur, seslenmese nolur? Bilmem anlatabildim mi?


İmgelem denilen şey de

oik0s -- 20.10.2012 - 21:57

"kelebek, serçe, papatya, ak, düşler ve öpüş"

İmgelem denilen şey de bellek işi... Kitap ister, olmadı dağarcık ister. Biri olmak, olabilmekten zordur.

Yazdıklarına gelince,

Mesela Aşık Veysel olmak, pohpoh'u hakeden biri olmaktır.

Serkan'ın olumlamadığı tüm özelliklere de haiz olmaktır; Meşhurdur, enteldir, pehlivandır, düktür, modadır. O yazacağını yazdığı için olmuştur. Bundan gayri kim ne yakıştırırsa Aşık Veysel o'dur. Kapitalisttir, sosyalisttir vesairedir. Kime ne, O'nun yari karatopraktır.


Neler uğruna şarkı söylemiyorum;-)

kildebrak -- 22.10.2012 - 07:32

Neler uğruna şarkı söylemiyorum;-)


"Şair olamayan eleştirmen

Hüseyin AKTAŞ -- 22.10.2012 - 10:33

"Şair olamayan eleştirmen olurmuş" sözünü anımsadım... (benim gibi belki...)

Şiirlerinizi tanımıyorum ama şiirinize verilecek olan bir ödülü reddetmeden önce, ödüle değer bir şiiri ortaya koymanız gerekir.

Özellikle çocuk eğitiminde "Ceza ve ödül" eğitim sisteminin iki parçasıdır. (Ben antrenörlüğümde ödülü kullanırım ama cezalandırmak için cezam, ödüllendirmemek şeklindedir)

Yetişkinlerin içinde kalmış çocukluktur sanatçılık bir bakıma ve bu anlamda "ceza ve ödül" kavramları ile yetişkinlerin de ilişkilendirilmesi çok abes bir durum değildir.

Örneğin sizin şiir yazma nedenlerinizin ortadan kalktığı bir dünya düşleyin. (Nasıl olsa düşlem gücünüz yüksek, gelecekteki olası Nobel Ödülü saldırısını hesapladığınıza göre...) Böyle bir dünyada şiir ya da sanatın her hangi bir dalı için, yine de ödül sistemini reddeder miydiniz?

Ya da şair nerede tartılır sizce?
Tamam, mevcut ödül sistemlerine "Terazini al daranı s...m" dediniz. Sizin koyduğunuz "çocukların boyacı sandıkları" gerçekten sizi, tartacak bir terazi midir?
Öyleyse Ferdi Tayfur örneğin, sizin şirinizin neresindedir?

Çocukların boyacı sandıklarının peşinde koşmasının nedenleri ayrı bir yerde dururken ve bu koşullara altında çocuğun bilincinin zaten üç kuruş uğruna örselenmiş ve algısı daralmış olduğu konusuna hiç girmeden...

Sisteme karşı eleştirinize katılmakla beraber, karşı duruşunuzda sorgulanması gereken kendinize ait bir şeyler de var görünüyor.
Bir de şiirlerinizi okusaydık, biraz daha netleşebilirdi değerlendirmelerimiz...


Ailem(!) ve Diyalektik

kaminendo -- 22.10.2012 - 10:51




(Konusuz)

kaminendo -- 22.10.2012 - 11:09


Serkan Engin: komşu

Misafir -- 22.10.2012 - 13:56

Serkan Engin: komşu olmadığımız için acayip sevindiğim ve sanırım gelecek yaz ve belki hayatımın geri kalanında Efes içemeyecek oluşuma neden olan insan.


Hazimsizligin ne oldugu anlasildi

Stalker -- 22.10.2012 - 14:21

"Cihangir Orospu Çocukları Cumhuriyeti’nde gerzek bir “entel karikatürü” "


Nefret ve haset dolu ,ayrilastirici, otekilestirici bir soylem .
Bunlarin sebebi yesilcam sinemasinin Anadolu genetiginde actigi yaralar gibime gelir , Carlos Santana'nin Jingo su esliginde igrenc bir sekilde dans eden, eglenen istanbul sosyetesi :)
Ahh garibim figuranlar corba parasi icin ne gunahlara vesile oldular bi bilseler .


Serkan Bey, şiirlerinizi,

aurora -- 22.10.2012 - 14:50

Serkan Bey, şiirlerinizi, şarkılarınızı dinledikten sonra kendimi çok yakın hissettim size. :)

Harika harika, tek kelimeyle bayıldım.. :) Hele her videonuzda sigara ve bira içmeniz sesinizin tonu beni benden aldı..

lütfen bu mesajımı yanıtsız bırakmayın :)

ben sizin küçük bir hayranınız oldum.

:P:P


yahu serkan iyi yazıyon da

toro -- 22.10.2012 - 16:50

yahu serkan iyi yazıyon da güzel yazıyon da sen ne yazıyon


Serkan Bey, düz yazıda

Poetic Edda -- 22.10.2012 - 17:50

Serkan Bey, düz yazıda daha başarılı olduğunuzu düşünüyorum... Şiirlerinize göz attım, dikkatimi çeken şey, mor ile yakınlığınız... Mor bir coğrafya... Mor inteharlar... Mor bir diken... Aşkın mor dağları... İmgelerinizi çok kolay işaretliyorsunuz. Güneş çiçekleri... nemli alfabe... kırmızı kelebek... dalgın nehir... Şiirinize yansıtmak isteyip yansıtamadığınız dili, düz yazı içinde daha başarılı yapabildiğinizi düşünüyorum. Çalışmalarınızda başarılar dilerim.


Serkan, herkes kötü şiir

Misafir -- 22.10.2012 - 18:28

Serkan, herkes kötü şiir yazdığını söylüyor sen nobel verirlerse almam diyorsun. Kendini bil kendini.


Üniversite yıllarında,

gamaro -- 23.10.2012 - 14:56

Üniversite yıllarında, grup yorum benzeri politik müzik yapan/yapmak isteyen, belli bir örgütlü yapıyı temsil eden/etmeyen pek çok müzik topluluğu vardı.

Grup yorum'un etkisi o denli büyüktü ki, çok kısa bir süre içinde, kendi kendine "grup" diyen yüzlerce grup türedi.

Bugün dönüp bakıldığında, bir grup kendine niye grup der sorusu acayip bir sorudur aslında.

Ama öyle oldu.

Kollektivizm, ya da parçaların bestesi kime ait olursa olsun, nihayetinde yeni ve politik bir tavırla kişilerin değil grubun ismiyle var olması ve böyle bir tavırda ortaklaşmış bir topluluğu belki de en iyi ifade edecek kelimelerden biri olması bakımından, vesaire, derken..

Herkes bi grup kurdu ve başına grup koydu.

Aslında bir çoğu, kültür sanat anlamında ciddi bilgi birikim sahibiydi. (Bazılarını şahsen tanırım)

Lakin bunca bilgi-birikime rağmen, yine bir çoğunun en kötü yaptığı şey müzik oldu.

Arada bir, saman alevi gibi parlayan bir kaç şarkıyı saymazsak, Grup Yorum da son 7-8 yıldır çok kötü müzik yapıyor.

Yeni albümlerinde Cem Karaca'nın "kavga"sını da dinleyeceğiz.

Bi ara devam ederim...










Bu şiiri unutamayacaksınız

Kaan Onay -- 24.10.2012 - 09:32

Kötü şiir yazmak olanaksız.

Kanıtı.

Kırlangıçlar geçti havanın üzerinden
Vapurdan kadınlar düştü baldırı çıplak
Ondan sonra güneş nereye çıktı, nereye çıktı
Geldi en sonunda...

Bu kadarı var. Gerisi henüz yazılmadı.




Serkan bey, hayatimda bi

aurora -- 24.10.2012 - 16:35

Serkan bey,

hayatimda bi felaket var o da, sizin benden uzak olmanız. teselli makaminda gözyaşlarinizin telafisini düşünmek beyhudedir ancak asil facia şu ki, birlikte degiliz ve ne zaman birleşecegimizden bi haberiz. sizden uzakta ne yaşamak, hatta ne de ölmek istedigim halde peki ben ne olacağım? :))


nassı, valla oturdum sizin için yazdım. iş çıkar mı sizce benden? Belki benim dizelerimde lise duvarlarına yazılır. cevap verip beni yönlendirirseniz çok memnun olurum.

sevgiler :)


Kırlangıçlar geçti,

kaminendo -- 24.10.2012 - 20:18

Kırlangıçlar geçti, havanın üzerinden. Havanın üzerinden için Nobel teklif ediyorum.


gamarocum devamını

Nibelunga -- 25.10.2012 - 16:37

gamarocum devamını bekliyoruz. Yusuf mu sandın bizi tatlım?


Özür dilerim:)

gamaro -- 25.10.2012 - 18:21

Özür dilerim:)

Sonsuz Us yorumlar yükleniyor...


Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -