Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -

Atatürk'ü Zübük Sananlar

delete

Üstad Aziz Nesin’in ünlü zübük eserinde bahsettiği “Zübük” karakterini az çok hepimiz biliyoruz. Aslında bu karakterin günümüzdeki karşılığını da tahmin etmek çok zor değil ama bazı sözde Atatürkçü ve sözde tarihçi geçinen kişiler son günlerde öyle bir propaganda yapmaya kalktılar ki, sanki bizlere Atatürk adıyla Zübük’ü tekrar yazdırmaya kalkıyorlar.

Bu yalanı ilk olarak Sunay Akın söyledi. Yalan diyorum, çünkü gerçek ile bir alakasının olmadığını bilmeyecek kadar cahil olduklarına inanmak istemiyorum. Bu yalana göre sözde Atatürk Tokyo’da ilk caminin tüm yapımını kendisi karşılamıştır. Peki, kanıtı nedir? “Torijori Yamada” adındaki Türk – Japon dostluğu için çalışmış saygı değer bir kişinin yazdığı anılar… Ancak bu anıların neresinde ne yazıyor bilen var mı?

Yok…

Ancak dayandırılan en temel etmen Yamada’nın bir dönem Atatürk’e ders vermiş olması. Böylece Atatürk hocasını kırmayarak Japonya’da bir cami yaptırdı yalanını söylemek çok daha kolay olabiliyor. İşin özüne gelecek olursak ben bu yazıyı bu yalanı ilk duyduğumda yazmayı düşünmüyordum ama yalanı büyütmek derdinde olan tarihçilik vasfı sıfırın altında sözde tarihçiler, olayı o kadar deşmeye başladılar ki, bir yalandan nerede ise bir roman çıkaracaklar. Üstelik kaynak olarak kullandıkları varsayılan belgeler, bir elin parmak sayısına göre bile çok az.

Bakınız Melih Aşık’ın “Genç ve titiz tarih araştırmacısı” dediği Sinan Meydan bununla ilgili bir yazı kaleme almış ve tek kelime ile tarihçilik vasfını yerle bir etmiştir. Ancak yaptığı en büyük yanlış tarihi rezil etmek değil, Atatürk’ü Zübük zannetmesidir.

Sadece Sinan Meydan mı, elbette hayır… Sağdan soldan duyduğu herşeyi tarihçilik sanan Sinan Meydan’ın haricinde, iddiayı ortaya ilk olarak atan Sunay Akın’da Atatürk’ü cami yaptırma gönüllüsü Zübük konumuna sokmuştur.

Şimdi gelin Sinan Meydan’ın Sunay Akından duyduğu için yazdığı ve hiç araştırmadığı yazısındaki traj-ı komik hikayeye bakalım;

“Fransa’daki Paris Camii (la Mosquée de Paris) Atatürk’ün yardımlarıyla tamamlanmış; Japonya’daki Tokyo Camii (Tokyo Jamii Mosque) ise bizzat Atatürk tarafından yaptırılmıştır.”

Bu iddiasını Sinan Meydan iki nolu dipnot ile desteklemiş ve onda da aynen şöyle yazmış;

“Paris Camii 1926 yılında, Tokyo Camii ise 1938 yılında tamamlanmıştır.”

İlk olarak Paris’teki camiyi irdeleyelim.

Sinan Meydan’ın yazdıklarına bakarsak Atatürk 1926 yılına kadar Paris camiisinin yapılmasına yardımda bulunmuş. Çünkü hatırlarsanız ilk yazdığında “Atatürk’ün yardımıyla tamamlanmış” demişti ve tamamlanma tarihi 1926 idi.

Sinan Meydan bu iddialarını Üzeyir Lokman Çaycı’nın “Abbas Bencheikh El Hocine” ile yaptığı söyleşiden sonra yazdığı bir makalesine dayanarak yazmaktadır.

Tarihçilik açısından böyle bir yardımın yapılması durumunda bunun belgelerinin bulunması ve bu belgelere dayanılarak söylenmesi gerekmektedir. Ancak Sinan Meydan veya Atatürk’ü Zübük konumuna sokmak için çaba sarf eden diğer insanların bu tür bir tarihçilik vasfı göstermesini bekleyemeyiz. Kaldı ki Sinan Meydan 1932 yılında kapatılan Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 1937 yılında Atatürk’ün bir konuşmasını yayınladığını iddia edecek kadar kulaktan dolma bir tarihçidir.

Yine de ben, bu bir kişinin söyleşisine dayanan ve hiç bir resmi belge karşılığı olmayan duruma karşı şimdilik susuyorum. Ancak asıl olay bundan sonra başlıyor. Bakınız Sinan Meydan “Fransa’daki bir camiye yapılan yardımın miktarını nasıl
açıklamaktadır.”

“Mustafa Kemal Atatürk, 1919- 1938 arasında her yıl Paris Camii´nin yapımı için «bizim de çorbada tuzumuz bulunsun» diyerek, onar bin frank para göndermiştir. Atatürk´ün ölümünden sonra bu yardım kesilmiştir”

Öncelikle caminin 1926 yılında tamamlandığı açıklamasına ne oldu? Atatürk tamamlanmış bir camiye fazladan 12 sene ne için yardım etmiş? Kaldı ki 1919 ile 1923 tarihleri arasında cebinde 80 lirasının bile olduğu bir dönemde Atatürk nasıl “onar bin frank” para göndermiştir? Henüz Kurtuluş Savaşını bile yapmamışken ve halk sefalet içinde iken, bırakın Fransa’daki bir camiyi, Ankara da bile doğru dürüst bir cami yok iken, Atatürk neden her yıl 10 bin Frank para göndermiştir?

Atatürk bu milletin dişinden tırnağında arttırdığı ve savaşmak için verdiği bir parayı, o zamanlarda üstelik bizim ülkesimizi işgal eden bir ülkenin topraklarındaki caminin yapımına harcamıştır demenin tek karşılığı var, o da “Atatürk bir Zübük’tür” demek alçaklığıdır. Bu milletin parasını çarçur etmiş ve bununla bir cami yaptırmış. Üstelik işgalcilerin toprağında…

Anadolu’da böyle bir cami yaptırarak –ki cami yaptırdığı olmuş olabilir- milleti bu camilerde Kurtuluş Savaşına teşvik etmiştir demek mantıklıdır. Ancak neden Paris’te?

Gelin daha da önemli bir konuyu anlatayım…

Bugün Fransız frankının karşılığı takribi 1 tl kadardır. Yani Mustafa Kemal bu zaman şartlarında bile her yıl bir cami için tam 10000 TL para yardımı yapmıştır. Toplamda 190000 TL bir paradan bahsediyoruz. Hadi Sinan Meydan’ın tarihten anlamadığını varsayarak bunu 1923 – 1938 yılları arasında değerlendirelim o vakit tam 150000 TL bir miktardan bahsediyoruz.

Koca işbankasının 250000 TL’ye kurulduğunu düşünürseniz Paris’teki camiye yapılan yardım ile hemen hemen bir banka daha açabilirsiniz. Ya da sayısız okul yaparsınız, özellikle 1928 sonrası başlayan eğitim seferberliğindeki etkinizi önemli ölçüde arttırabilirsiniz. Ama durun! Sinan Meydan ve takipçilerine göre Atatürk için Paris’te ezanın okunması burada latin harflerinin okunması seferberliğinden daha önemlidir, çünkü yapılan yardımın miktarı muazzamdır.

Kaldı ki, Cumhuriyet tarihinde bir çok doğal felaket olmuştur. Hatta bir tanesini sanırım reklamlardan biliyorsunuz ama ben bilmediğiniz bir felaketten bahsedeceğim. Bodrum’da 1928 yılında bir deprem meydana gelmiştir ve deprem neticesinde
yüzlerce insan hayatını kaybeder ve bir o kadar mal kaybı yaşanır. Son derece üzücü bir olaydır. Bunun üzerine Mustafa Kemal yaklaşık 6 ay içinde Torbalı’ya tam 19000 TL yardım yapar. (1) Yani Sinan Meydan’ın camiye yaptığını iddia ettiği paranın tam onda birini…

Koca Torbalı kazasını yeniden inşa etmek için gönderilen para 19000 TL iken, bir camiye 190000 ya da iyi ihtimal ile 150000 tl yardım yapmak tam olarak Zübüklerin işi değil midir? Milletin parasını çarçur etmek değil midir? Bu adamlar hiç bir resmi belgeye dayanmayan iddiaları ile ne yapmak istiyorlar? Atatürk’ü karalamak mı? Yoksa yobazlıklar silsilesi olan İslam’ı, Atatürk’ün aziz ismi ile aklamak mı?

Atatürk bir camiye yardım yapmış olabilir, bunu belgeleri ile sağdan soldan duyduklarınızı bırakıp yazarsınız ki, Atatürk’ün yaptığı tüm yardımlar ve harcamalar belgelidir. Ancak bu titizliği bırakıp, sırf “Müslüman Atatürk” resmini çizebilmek için yalan söylemenin veya söylenen yalanlara ortak olmanın ne anlamı vardır?

Peki, bu Paris camii yalanını da geçelim. Şu Tokyo Camisi yalanına ne demeli…

“O karşılaşma anını Yamada’dan dinleyelim (Sunay Akın’ın anlatımıyla):
“Atatürk beni kapıda ‘sensei’ diye karşıladı. Küçük bir sehpada diz dize oturduk. Tokyo’ya bir cami yapın dedim. Atatürk baktı ve dedi ki: ‘Beyefendi bu güzel bir teklif ama harç borç içinde bir milletiz . Bunca borcumuz varken Tokyo’ya bir cami…. Ama beyefendi, bu çok güzel bir teklif… Yapalım. Tokyo’ya bir cami yapalım. Ben yaptırıyorum’ dedi.”

Sinan Meydan tüm bunları yazdıktan sonra fikrini destekleyecek kaynak olarak aynen şunu belirtmiştir:

“Torijori Yamada, “Toruko Gakan” (Türkiye Resimli Bir Bakış) adlı bir kitap yazmıştır.”

Melih Aşık’a sormak lazım, bu mudur titiz tarihçilik? Kitabı hiç okumadığı belli iken, sağdan soldan duyduğu ile tarihi gerçek diye bir makale yazmak mıdır? Sinan Meydan kitabın hangi baskısını, hangi dilde okumuştur? Hangi sayfa da bunlar yazmaktadır? Sırf Sunay Akın söyledi diye, lapin misali oltaya atlamak mıdır, titiz tarihçilik? Atatürk’ü böyle mi sonraki nesillere anlatacaksınız, kendinize böyle mi Atatürkçü diyeceksiniz?

Bir kere bile Tokyo camii vakfını ziyaret ederek caminin yapımında kimlerin yer aldığını görmeyen Sinan Meydan ve Sunay Akın’ın bu yalanlarını böyle mi titiz tarihçilik yapacaksınız?

Bakınız Tokyo cami vakfının sitesinde şöyle yazmaktadır;

“Kazan Türkleri giderek artan çocukların eğitim ihtiyacını karşılamak için 1927 yılında Japon Hükümetine okul açmak için müracaat ettiler. Alınan izinden sonra, Shinokubo semtinde bir bina kiralayarak 1928 yılında Mekteb-i İslamiye adıyla bir okul açtılar. Ayrıca bu binanın bir bölümünü mescid olarak da kullandılar. 1931 yılında Tomigaya semtinde bir bina alınarak okul binası buraya taşındı. Mektebi İslamiye’de öğrenciler Türk ve Tatar hocalardan Türkçe, Tatarca, İngilizce ve Rusça öğreniyorlar, ilkokul müfredatındaki bütün dersleri de Japonca okuyorlardı. Okulda, milli ve manevi duyguların çocuklara aktarılması için çeşitli aktiviteler düzenliyorlardı. Tiyatro oyunları bu gaye ile gerçekleştirilen faaliyetlerin bir çeşidi idi.

Daha sonra birkaç Japon şirketlerinin yardımı ile Shibuya semtindeki bir arazi satın alındı ve bu araziye 1935 yılında okul binası yapılarak, okul Tomigaya’dan buraya taşındı. 1938 yılında ise okulun yanındaki arazi üzerine Tokyo Camii inşa edildi.” (2)

Memleketin eğitimi ve eğitime aç insanları bir kenarda dururken, yoksul Türkiye’nin yöneticisi Atatürk’ün, bu zamanın Zübükleri gibi hareket ederek dünyanın öbür ucunda sırf ezanı duyurmak için cami yapabileceğine kanaatiniz var mıdır?

Kaldı ki Atatürk, camii inancının İslam’da olmadığını bilmeyecek kadar cahil bir insan mıdır? Muhammet müminler ibadetlerini evlerinde yapsınlar, camileri mesken etmesinler ve ibadetin hikmetini dört duvar arasına sıkıştırmasınlar diye gösterdiği onca çabayı bilmiyor mu? İslam dinini yüceltelim ve Atatürk’ün aziz ismini de bu yobazlığı yüceltmek için kullanalım derken, İslam’ı daha da yobaz bir hale getirdiklerini ve yüce bir Tanrıya ibadet etmenin ve İslam’ı yaşatmanın binalarla mümkün olabileceğini savunmak ne kadar gerçekçidir?

Üstad Aziz Nesin, Zübük’ü yazarken bunları bilmeyen insanların bu ülkede cami dernekleri ile milletin parasını nasıl iç ettiğini ve nasıl dini siyasete alet ederek cami yaptırdıklarını çok iyi anlatmıştır.

Bırakın Paris’te, Tokyo’da cami yaptırmayı, ülkenin ekonomik krizden kırıldığı ve insanların sapana koştuğu öküzlerini sattığı bir dönemde Atatürk’ün depremde madur olmuş insanlara verdiği paranın on katını bir camiye yatırdığını iddia etmek tarihçilik ve Atatürkçülük ise, bu ülke Zübüklere gelene kadar zaten batmış demektir. Tek kelime ile yazıklar olsun demek gerekir.

Bu yüzden son olarak Zübük’ün camii yaptırma faslını sinemaya aktaran bir başka büyük üstad Kemal Sunal’ın yorumu ile paylaşmak istiyorum. Atatürk’ü böyle göstermek isteyenler utansın.



Ahmet Ali Balyemez

NOT: Sinan Meydan yazısının sonunda aynen şöyle yazmıştır;
“bu yazımdan sonra yine, Atatürk’ün dinle, Kuran’la, camiyle uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmadığına inanmak isteyen bazı Tanrıtanımazlarca ve bazı Yobazlarca ağır hakaretlere maruz kalacağım”

Yani demek istemektedir ki, ben yalanları yazarım, sen hiç bir resmi kaynağa dayanmayan bu yalanları yersen Atatürkçüsün, yemezsen sahte Atatürkçü olursun ama tüm İslamcı yobazlar gibi, İslam = cami diyen bizlere rağmen asıl yobaz olan sensin…

Filistin ile ilgili yalanlarında bariz olarak gördüğüm tarih yoksunu Sinan Meydan eleştirilerin geleceğini bilmektedir, çünkü yazdıklarının yalan ve eksiklerle dolu olduğuna kendisi de inanmaktadır. Tıpkı Atatürk’ün 1937 yılında söylemediği bariz belli olan Filistin hakkındaki yalanı gibi, bu iddialarının da birer saçmalık olduğunun farkında, aklı başında kaç kişi 1932 yılında kapatılan Hakimiyet-i milliye gazetesinin 1937 yılında Atatürk’ün herhangi bir sözünü söylediğine inanabilir ve hangi insan tek bir resmi belgesi olmayan bu palavralar karşısında kendisini gerçek bir Atatürkçü olarak görüp, inanabilir.

(1) http://www.haberekspres.com.tr/ataturkun-torbaliya-yaptigi-yardim-belgelendi.htm
(2) http://www.tokyocamii.org/publicView…:10/language:4

Alıntıdır
http://www.kemalistgundem.com/ataturk’u-zubuk-sananlar.html


Atatürk'ü kendi siyasi,

xenix -- 12.06.2012 - 15:09

Atatürk'ü kendi siyasi, dini veya maddi emelleri için kullananlara daha ayrı bir tipolojide değerlendirmek gerekiyor. Ondan sonra yok efendim İngiliz kralı Atatürkün elini öptü yok efendim Atatürk Suud kralına telgraf çekti diye ortalıkta tonla sahte hikaye...

Bir de şöyle bir yazı var güzeldir. Atatürk ve Din tüccarları


Japonya nerede

sonsuz -- 20.09.2012 - 04:20





Sonsuz Us yorumlar yükleniyor...


Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -