Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -

"ok-umak"

delete

Ermeni Sorunu ile ilgili olarak statik arkadaşın açtığı bir başlık altında gelişen bir "tartışmada" söylemek isteyip, unuttuğum bir konu var. Konu ayrıca bir başlığı hak ediyor diye düşündüm ve orada gereksiz bir açılım olacağı için burada yazmaya karar verdim.

İnternet ağlarında, bağlarında, googleda yayınlanmış yazılardan yararlanmak, bunlardan alıntı aktarmak, söylem ve savlarına buralardan destek kaynak göstermek...

Ben bunlara karşı değilim. Bunlara karşı olmak bir tür vandallıktır! Matbaanın icadına karşı olmak kadar gülünçtür! Avrupa'da Rönesans Ve Reformun gerçekleşmesinde ve yayılmasında, matbaanın katalizör görevi gördüğü bir gerçektir! Aynı görevi bugün İnternet Ağları müthiş bir hızla yerine getirmektedir! Bilginin elektron hızında dolaşımında, bilgi üzerindeki tekelin kırılmasında internet ağları çok önemli bir görev yerine getirmektedir!

Karşı olduğum ve eleştirdiğim durum, Google'da bir şey bulamayınca söyleyecek bir şeyi olmamak. Tüm referansları internet bilgilerine dayamak! Kitleleri şuursuzlaştırma politikasının bir yöntemi olarak, "informasyon bombardımanı" denilen yöntemin, basın-yayın organlarında olduğu gibi, internet ağlarında da aynı yöntemin kullanıldığı bir gerçektir! Google doğru bilgilerin yanı sıra, kirli bilgilerle doludur! "Okumadan olmuyor, ama salt okumakla da olmuyor" demiştim bir zaman...

Türkçede "okumak" fiili "ok" sözcüğünden gelir. Bir silah olarak kullanılan ok, aynı zamanda bir "haberleşme" aracı olarak da kullanılmıştır. Bir yerden bir yere fırlatılan okun ucuna yerleştirilen kimi imler ile iletişim sağlayan Türkler, bu iletişim olayının gerçekleşmesini, günümüzde "şimdiki zaman" ekine dönüşen "i-mek" yardımcı fiili ile birleştirerek, "ok-u-mak" fiilini yaratmışlardır. Bu fiilin anlamı; "okun ucunda iletilen iletiyi anlamak" demektir! Anadolu'da halen düğün öncesi, düğüne davet için "oku göndermek" geleneği vardır. Bu gelenekte düğün sahibi çağırdığı kişiye hediyelik eşya (havlu, mendil, göynek, gömlek gibi...) gönderir! Gönderiyi alan çağrılı sorar; "Kimin okusu bu?", okuyu ileten "okucu" da "Filancanın falan zaman düğünü var, buyrun gelin" gibisinden gerekli açıklamayı yapar... Çağrılı kişi durumu okumuş, anlamış olur!...

Yani okumadan olmaz, ama salt okuyarak da olmuyor derken, okuyucunun okuduğu yazıyı anlaması gerekiyor. Çıkardığı anlamı nesnel bir biçimde değerlendirebilmesi gerekiyor. Körü körüne okumak ve okuduğu ilk bilgiyle kanmak doğru bir davranış olamaz. Çünkü insanların yanlış okumasına neden olacak bir yığın faaliyet var dünyada. Bu yüzden "okucu" kim, "yazı(düğün sahibi) sahibi kim, okuyucu (çağrılı) kim, bunlara karşı son derece özenli bir duruşa sahip olunması gerekiyor. Çünkü günümüzün "düğün sahibi" emperyalistler, "okucuları" işbirlikçi sermaye grupları ve onların hükümetleri, diktatörleri ile, onların çanak yalayıcısı sözüm ona yazar, sanatçı, bilim adamı bir yığın soytarı var! Tüm bunların arasında bireyin sağlıklı bir bilgiye ulaşması son derece zordur!

Bu yüzden internet dünyasının bu yüzüne "gogulukerim" demiştim. Herhangi bir konuda googleda dayanacak bir kaynak bulamayınca susup kalanlar, kendilerinin bu "tanrıya" ne denli kul köle olduğunu ve "yaratılan tüm tanrıların" kimlere hizmet ettiğini de düşünmek zorundadırlar! Örneğin burada yazdığım "okumak" fiilinin kökleri ile ilgili öyküyü googleda bulamazsınız! Hani gamaro bir ara şöyle bir vurgu yapıyordu: "Bu yazı internette yok, ilk defa burada"... Belki o da aynı dertten dertli idi...

Sonuç olarak, bilginin dolaşımında akıllara durgunluk verecek bir hızda olanak sağlayan internet ağları, mutlak bir biçimde dünya halklarının aydınlanmasında, bilgi üzerindeki tekelin kırılmasında son derece önemli bir rol oynayacaktır. Bu rolün ne tür toplumsal dönüşümlere yol açacağını kestirmek bizim gibi mekanik kuşaklar için zor olsa da, kesinlikle olumlu bir katkı sağlayacağını kestirmek zor değildir! İşte tam da bu nedenle, yaşamın üretilmesi için icat edilen kimi aletlerin, buluşların aynı zamanda yaşamın sonlandırılması için kullanılan bir silaha dönüştürüldüğü gibi, kitlelerin uyanışına hız katan bu sistemin, yalan yanlış bilgilerle doldurularak değişimin, etkileşimin, iletişimin yönünü kendi çıkarları doğrultusunda düzenlemeye çalışan odaklar da iş başında olacaktır ve iş başındadırlar! Hatta işin başında onlar vardır! Bize düşen ise, onların bizim için kazdıkları kuyuya, kendilerini gömmektir! Fabrikaları işçileri sömürmek için kuran burjuvazinin, farkında olmadan binlerce işçiyi bir araya getirip onların örgütlenmesine yol açtığı gibi... Onların "informasyon bombardımanı" karşısında, şuurlarımızı özgür kılmak, Picasso'nun şu sözünde gizlidir: "Hayır, bende evetten önce gelir!"


Konular konuşuluyor ve

G Milat -- 07.02.2012 - 09:59

Konular konuşuluyor ve herkes kendince fikirlerini sunuyor. Sosyal medya, 21.yüzyıla damgasını vuralı epey oldu.Yanıbaşımızda olan Arap Baharı diye adlandırılan bir dizi devrim hareketleri de google kaynaklı bazı siteler üzerinden örgütlenilmesiyle meydana geldi.Hatta kimileri internet ve google için 21.yy’ın Che Guavera’sı derler. Örneğin Mısır’daki olaylara öncülük eden iki isim, Google’ın üst düzey yöneticilerinden birisi olan Wael Ghonim ve Blogger Hossam el-Hamawy’dır.Bu insanlar google üzerinden yazdıkları yazılarla halka ulaşıp onca insanın tepkisine rağmen “doğru bildikleri gerçeklere tarafsız” yaklaşarak örgütlenmeyi sağlamışlardır.

Google konusunda veryansın edilen nokta nedir?

Aktaş’ın bu yazısında da belirttiği gibi bazı konularda Google’da yayınlanmış yazılar kaynak gösteriliyor. Bu, subjektifliğin en aza indiği tartışmalarda yapılması en uygun şeydir.Genellikle siyasal bilimler üzerinden yapılan tartışmalarda resmi kaynaklara başvurmak şarttır.Nedeni ise, gayet aşikar! İnanca göre hesap sorulmaz.Hele ki bir ülkenin dış politikasını etkilecek bir takım iddialar ortaya atıyorsanız resmi verilenizin olması zorunluluktur.Aynı parallellikte, size sunulan verilere antitez olabilecek nitelikte başka resmi verileriniz yoksa söyledikleriniz "Dünya Tepsidir" diyen adamın söyledikleriyle aynı niteliktedir, boştur, teneke-tın misalidir... Bazen insanlar susar, belgeler konuşur.

Bir de konu ile ilgili kitap, makale veya link’ler verildiğinde karşındakinin bunları okuyup anlayabilecek düzeyde olması şarttır. Yoksa sizin sunduğunuz şey, 2+2 kadar basit bir şey bile olsa anlama eşiğinin alt düzeyde olduğu birisi için onun cevabı öznelliğe dayanır.Bu noktada verdiğiniz veya sunduğunuz bilginin hiç bir önemi yoktur.İstediğiniz kadar 4 diyebilirsiniz... Hatta 4 dediğiniz zaman bile, matematiğin soyut olduğundan bahsedip bu 4 sonucunun “alıntı” , “çalıntı”, “kırpıntı”, “googlıntı” ve diğer bilimum –ıntılar olduğunu yüzsüzce savunabilirler... Fakat bu, sonucun 4 olduğu gerçeğini değiştirmez.

Eminim ki, Rus Devrimi ‘nden sonra, devrimden esinlenen Alman sosyal demokrat partisi SDP, Google’ı kullanabilseydi Berlin Duvarı inşaa edilmemiş olabilirdi... Veya tam tersi Hitler google’ı kullansaydı daha farklı bir kitle yaratma imkanı olurdu.

Google, nasıl kullandığınıza bağlı olarak değişir. Tıpkı sizin gibi..











Ben kitapçıyım

Kambur Kerim -- 07.02.2012 - 17:45

Çok güzel yazmışsın Aktaş eline sağlık.

Benim kitaplığımda Diyanet İşleri Bakanlığı'ndan onaylı Kuran bile var. Bir başka kitaptan yorum okurken, Kuran ayetlerini referans gösteren yazıları buradan kontrol ediyorum. (Neme lazım Ebubekir'e mahçup olmak istemem.)

Zaten yeteri kadar yaşlıyım, her zaman elimde kitap, gazete vb bir kağıt olması ve kağıttan okumak bana haz verir. Yani bir yazarın köşe yazısını bile cam ekran yerine, gazeteden okumak benim için farklı.

İnternetten aldığım, özellikle sosyal, politik, felsefi konuları da ilgimi çektiği oranda kitaplardan doğrulmayı tercih ediyorum. Ayda 1-2 tane de roman ve öykü kitabı serpiştirdimmi okuma programıma, keyfime diyecek yok.

Ayrıca internetten indirilip, paylaştığın bilgi hafızada kolay kolay yer tutmaz, oysa sindirerek birkaç güne yayarak okuduğun kitap, hem ufkunu açar, hem de hafızada daha kalıcı olur.

Sağlıcakla kalın.


Bilgi konusunda bu forumda

saron -- 07.02.2012 - 17:58

Bilgi konusunda bu forumda susup kalana ben pek rastlamadım ama söyleyecek sözü olmadığında küfüre, hakarete, vatan hainliğine vardıranı çok gördüm.

Sanki okuduğunuz kitapları yazanlarla internetteki bilgiyi yazanlar farklı kişiler.

Gamaro bu ermeni meselesini tartışılan bir başlıkta demişti mesela, neden Türk Edebiyatında, tarihinde bir tane iyi ermeniden bahsedilmez? Neden ama neden?

Kafalar kumda olunca bütün google bilsen, bütün kütüphaneleri okusan ne olacak??


Elbette bir konuyu kendi

sangre -- 07.02.2012 - 19:01

Elbette bir konuyu kendi cümlelerimizle ifade etmek önemlidir.. Fakat siyaseti, tarihi, felsefeyi ilgilendiren, üzerinde akademik çalışma yapılmış konularda kaynak veya referans vermek de bir o kadar önemlidir.

Ermeni meselesine dair tartışmalarınızı pek takip etmedim.. Kendi adıma dindarlarla ve milliyetçilerle bir konuyu uzun uzun tartışmayı pek sevmiyorum, -hatta zaman zaman sinirlenip hakaretvari konuşabiliyorum- bu yüzden ilk etapta tartışmaya pek girmemeyi tercih ediyorum.

Bu tip tarihi konularda referans vermek sadece önemli de değil, bir anlamda zorunluluktur.. Çünkü bu konuda araştırma yapmış, artık uzmanlaşmış tarihçilerin görüşlerine başvurmak gerekir.. Bir konuda tarihçilerin çoğunun konsensus oluşturduğu durumlarda ise, bahsi geçen konuya pek şüpheci bakılmaz.. Ermeni meselesi de böyledir.. Akademik çevrede esamesi okunmayan, ciddiye alınmayan kişilerin dışında bu konuya itiraz eden tarihçi de pek bulunmamaktadır.. Zaten bu ciddiye alınmayan tarihçilerin yazdığı kitaplara, makalelere bakılırsa ''Sümerlerin aslında Türk olduğu'', ''Türklerin 0rta Asya'da bulunmadan önce zaten Anadolu'da yaşadığı'', ''Tüm dillerin Türkçe'den türediği'', ''Çin'deki beyaz piramitleri aslında Türklerin yaptığı, daha öncesinde ise bu ırkın Atlantis'ten veya Mu kıtasından geldiği'' gibi, afadersiniz ama tarihçilerin kıçıyla güldüğü tezleri savunduklarını çok rahatlıkla görebilirsiniz.. Tarihçi demeye bile bin şahidin lazım olduğu bu insanlar, aynı zamanda savundukları 'resmi' tezlerle de akademik çevrede ciddiye alınmazlar.

Tam da bu yüzden her referans verilen kişi değil, belli başlı kişiler nitelikli referans sayılırlar.. Siz Evrim Teorisi'nin tartışıldığı bir konuya Harun Yahya'yı veya ünivdeki sıfatı evrimsel biyolog olduğu halde canlıları Tanrı'nın yarattığını iddia eden bir kişiyi referans veremezsiniz.. Verirsiniz vermesine de, en azından karşı tarafın sizi ciddiye almasını beklememelisiniz.

Akademik çevrede üzerine kitaplar, makaleler yazılmış tüm konular bu kategoriye girebilir.


Saron'a

Kambur Kerim -- 07.02.2012 - 19:14

Türk edebiyatında Ermeniden bahsedemediler uzun yıllar boyunca yazarlarımız.

Peki, bırak sosyalizmi, sol, halk, köylü, fakirlik edebiyatı yapanlar azmı işkence çekti zulüm gördü bu memlekette. Nazım bile kaçmak zorunda kalmadı mı? Sabahattin Ali'nin mezarı bile yok. Bu yalnızca Ermeni meselesi değil, öyle görme. 2 kutuplu dünyada Türkiye'ye verilmiş bir rol vardı, o oynatıldı.

Ancak öyle bir sanat olayı var ki orada biribirinden değerli onlarca Ermeni sanatçıyı kimse silememiş. Evet, Türk Sanat Müziği... Ermeni bestekarların da en az Türk, Kürt ve diğer sayamıyacağım kadar çok etnik kökenden gelen sanatçıları da aynı minnet, sevgi ve saygı ile anıyorum ben. İyi ki varmışlar bu ülkede. (

Bu arada internetteki bilgi ile kitaplardaki bilgi farklı kişiler tarafından yazılmıştır. Matematik, fizik, kimya vb bilimlerde, spesifik bir konuda internet hız açısından iyidir. Ama diğer sosyal konularda, küçük bir sözcük, önemsiz gibi görünen bir çeviri yorumu bile algıda çok farklı şekilde yer tutabilir (Bence). Hele Felsefe konusunda kitapsız olmaz çoğu zaman kitap da yetmez, bir bilenden yorum almak ister insan. Ben o yüzden çoğunlukla kitap derim. Kitaplar okundukça kafalar da kumdan çıkacak.

Sağlıcakla kal.


İnsanı dehşete

Agnostik -- 07.02.2012 - 22:08

İnsanı dehşete düşürecek yalan savlarla bir bütünü yargılıyorsunuz.

Sanki tüm Türk edebiyatını sular seller gibi yutmuşlar gibi ahkam kesiyorlar.

Üzücü...

İşte bir kesit :

Yaşar Kemal:

Yağmurcuk Kuşu (Kimsecik 1,sayfa 103)

“Şimdi işimize gelelim, demek Van’dan geliyorsunuz, evet yurdunuzu
yitirdiniz, çiftlikleriniz, köşkleriniz, orada kaldı. Devleti Alimiz
size her türlü kolaylığı gösterecektir, soylu kişiliğinizi de nazarı
itibara alarak şimdi size Ermeni zengini Kendirliyan’ın on iki odalı
konağını yazıyorum. Münasip mi Beyler?”

“Semail’in çiftliğini de senin üstüne yazacağım” dedi Arif Bey.

-“Sağ ol ama Bey. Ben Ermeni konağı, çiftliği, tarlası istemem”

“-Ne varmış, Ermeni konağı ve çiftliğinde de”...

—Yuvası bozulan kuşun yuvasında öteki kuş da barınamaz”

“-Kuş değil, Ermeni, Ermeni be ahmak Kürt, Ermeni Ermeni”


Daha da çok örneği vardır. İstanbul'da, anadolu'da onlarla birlikte yaşamış, birlikte içmiş çok yazarımız vardır. Elbette hikayelerine bu kesitleri almışlardır. Sakın bana başka örnek getir demeyin. Fikri ortaya atan böyle bir tezi kendi savunmak zorundadır. Yaklaşık onbinlerce eseri oturup OK-UDUKTAN sonra elbet...

Dahası çok yönlü araştırma tezi olacak kadar geniş bir külliyattan bahsederken bu kadar düz, bu kadar acımasız olunması hayret verici...

Sinir bozucu...




Algıları değiştirmeye

Agnostik -- 07.02.2012 - 22:41

Algıları değiştirmeye çalışmanız gerçekten sinirlerimi yıpratıyor.

Türk sinemasında birçok ermeni oynamıştır; Toto Karaca, Adile Naşit, Kenan Pars ve daha niceleri...
Hele hele Garo Mafyan, Hayko Cepkin ve daha niceleri...

Ben çevremde bunlar ermeni dinlemeyelim, sinemasına gitmeyelim dendiğini hiç işitmedim, hiç böylesi bir abuklukla yüzleşmedim.

Siz ne demek istiyorsunuz ya?


İtiraf etmeliyim ki

xenix -- 08.02.2012 - 13:20

İtiraf etmeliyim ki internet içerik olarak geliştikçe kitap okumayı azalttım. 2-3 günde bir kitap okurken ayda bire kadar düştü diyebilirim. (Gerçi bazı kitaplar sararsa en geç bir haftada bitiyor)

Fakat internetteki bilgi küçümsenecek bir durumda değildir. Asıl önemli olan konu, "bir bilgi ile karşılaştığımızda ona olan tutum açımızdır." Mesela kimileri her okuduğu bilgiye çok çabuk inanırken kimileri şüpheci yaklaşır kimileri duygusal bakarken kimileri akılsal yaklaşacaktır veya kimileri kendi inançları doğrultusunda bakarken kimileri inançlarının yanılabilir olacağını bilip bilimsel bakabilecektir.

Artık devrimiz bilme devri değildir. Bilgiye ulaşmayı bilme ve onu değerlendirebilme, yorumlayabilme devridir.

xenix: Takiplerim


Nette okumak gözleri

Baal -- 09.02.2012 - 16:55

Nette okumak gözleri gerçekten yoruyor. Fakat nette okuma yapmamak diye birşey artık mümkün değil.Bu duruma çare olarak reader program kullanıyorum.Yazı uzunsa tarayıp worde yapıştrıyorum.Sonra Pdf şekline çevirip adobe edition reader diye bir program araçılığıyla okuyorum. Tavsiye ederim .Gerçek kağıt zevki tutamaz tabi ki ama fena değil gözlerim en azından yorulmuyor.Word ün okuma düzeni var ama oda benim gözlerimi yoruyor.Reader programlar daha iyi.

Sonsuz Us yorumlar yükleniyor...


Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -