V For Vendetta filmini seyretmeyenleriniz olabilir. Kısaca özetlemek gerekirse, terör korkusu verilen halk baskı içinde muhafazakar bir lider ve yandaşları tarafından yönetilmeye başlanıyor. Geceleri sokağa çıkmak yasak, müzik dinlemek yasak, eşcinsellik yasak, muhalefet etmek yasak bunlardan birini yaparsanız çuvallanıp coplarla götürülüyorsunuz.
İşte bu şartlar altında, halkın umudu olabilecek kahramanımız giriyor devreye. Ve onlara içinde bulundukları tutsaklığı hatırlatıyor. Bu noktadan sonra halkın umudu, mizahı, karşı çıkışı ve korkularını yenmesi oluyor.
Bazen düzen, sizi tutsak eden. Kaos ise sizi özgürlüğünüze kavuşturacak durumlar olabilir.
Nibelunga -- 23.12.2010 - 16:50
Hoşgeldin Vendetta. Ne iyi ettin de kaoslar getirdin bize :)
Vendetta -- 24.12.2010 - 04:34
Hoşbuldum Nibelunga.
Filmde dikkatimizi çeken bir unsur parti yandaşlarının ticari yollarla, yolsuzlukla, dolandırıcılıkla zenginleşmiş olmaları. Bu yandaşlar daha önce aynı organize görevlerde çalışmışlar.
Ayrıca düzene hizmet eden önemli unsurlar,
insanları korkutan ve sindiren medya terör olayları ve diğer ülkelerin içler acısı durumlarını yansıtıp duruyor.
Polis keyfi şiddet eylemleri ve orantısız güç kullanıyor.
Din adamları oluşumu destekliyor. Halkı sindirmiş durumdalar.
Yani ele geçirilen oluşumlar, polis, din adamları ve medya.
V
toro -- 24.12.2010 - 06:56
"Yani ele geçirilen oluşumlar, polis, din adamları ve medya."
ar_de_ -- 24.12.2010 - 07:48
freedom forever :)
Vendetta -- 24.12.2010 - 16:16
Buyrun sizden alalım toro.
Filmde diktatör yöneticinin eline bilim kurumları da (bizde ki tübitak) geçiyor. Bilim adamlarına çeşitli deneyler yaptırılıyor. Sonuçlarından her ne kadar rahasız olsalarda bilim de gücün elinde kötüye kullanılıyor.
Mizah yapmak yasak, hele muhalif mizah yapanlar ise yaka paça çuvala sokularak götürülüyor. (Bizde ise o aşamaya gelmedi henüz mizah dergilerine, sindirme davaları açılıyor)
Din adamları ise din korkusu ile halkı kontrol etmek için önemli bir noktadayken, kendileri her türlü sapıklığı yapma peşinde koşuyor. (Bizdeki karşılığı Hüseyin Üzmezler, şeyhler, ortaköy motor tarikati liderleri ve korunan diğerleri)
Bu durumlarda kahramanız, insani duygulara hitap eden müziği ve hükümet için önemli sembollerden birini yok ederek başlıyor. Ve ele geçirdiği medya kanalları ile halkın içine isyan tohumunu ekiyor.
V
toro -- 24.12.2010 - 16:34
evet film bir diktatörün elinde olan geleceğin ingilteresinde geçiyor ama vermek istediği msj diktöre ksrşı mücade değil.sistemin bütünüyle ele alıyor(saydığınız kurumların ele geçirilmesinden çok özleri itibariyle bir eleştiri söz konusu) yani şu soruyu sorarsak bugunun ingilteresine(dünyasına) eleştiri yöneltmiyor mu.anlatılan bir ütopya değil sistemin eleştirisidir.
Nibelunga -- 25.12.2010 - 16:55
Cübbeli'nin seks kasedini de örneklerin arasına koyasım geldi V.
gamaro -- 25.12.2010 - 18:50
Sitede bile var ama ben şu filmi bi türlü seyredemedim. Yalnızca bölük pörçük bi kaç sahnesine göz atabilmiştim bir ara, yani asıl konuyu bilmiyorum, ama bu kısa anlardan aklımda kalan ve benim için belirgin çağrışımlar yapan bi kaç ayrıntı var..
Filmde bir meclis binası yangınından söz ediliyor sanırım, birisi parlemento binası yakmış sanki, böyle hatırlıyorum. Bir de belirgin bi tarih vardı, ekim mi kasım mı tam anımsayamıyorum ama arada bir bu tarihten bahsediliyor ve asla tekrarlanmayacak deniyordu.. Tüm bunlar bana nazilerin 1933'te iktidarı ele geçirmeden hemen önce planladıkları ve daha sonra komünistlerin sırtına bıraktıkları reichstag (meclis binası) yangınını ve yine naziler tarafından bolca telaffuz edilen "kasım 11 bir daha asla tekrarlanmayacak" sloganını hatırlattı. (11 kasım 1918 almanların birinci dünya savaşı sonunda teslim anlaşmasını imzaladıkları tarihtir)
Bu ayrıntıları -ki tesadüf olamayacak kadar dikkat çekici olduklarını düşünüyorum- yukardaki yorumlarla birleştirdiğimde bir tür (ya da fantastik bir) nazizm tasviri mi var acaba filmde? (gestapo faaliyetleri, Göbels'in propaganda bakanlığı, nazizmin yurttaş ve devlet anlayışı, sosyal örgütlenme ağı ve hatta sanat anlayışı vesaire..)
Vendetta -- 26.12.2010 - 14:10
Önemli repliklerden biri şuydu.
- Politikacılar gerçekleri saklamak için yalan söylerler, sanatçılar ise gerçekleri göstermek için yalan söylerler.
V
gamaro -- 27.12.2010 - 04:51
Sanatçı da ideolojik bi aygıttır, pürü pak değildir. Tarihin sayfaları kurcalandığında faşizmin kitleler halinde gelişi izlenebilir ve bu kitleler sanatçısız değildir.. evet, "kollektif aklın" da sanatı vardır.
farabi -- 27.12.2010 - 10:26
Tarihin sayfaları kurcalandığında faşizmin kitleler halinde gelişi izlenebilir ve bu kitleler sanatçısız değildir..
Bu kitleler aynı zamanda rahipsizde değillermi acaba.Şimdi merak ettim,Nazi Almanyasında yaşananlara din adamlarının tavrı ne olmuştu?
gamaro -- 27.12.2010 - 10:53
Buraya yazarsam çok uzayacak ve konuya haksızlık olacak Farabi.
Yine de kısaca cevap vermek gerekirse; sanatçısız olmadıkları kadar rahipsiz de değildiler elbet. Ama...
(gördüğün gibi ama'sı var ve o kısım biraz uzun..Daha uygun bi başlık altında umarım.)
MoRGaNa -- 28.12.2010 - 11:24
''remember, remember.. the 5th of november''
söz konusu tarih bu şekilde geçiyor filmde gamaro...
veNa AmoriS -- 01.01.2011 - 11:27
Tekrar tekrar izleyip bıkmayacağım bir film olsa da,en son 1 yıl kadar önce izlediğimi hatırlıyorum.Bazı detayları hatırlamasam da filmin genel olarak konusu bilimsel araştırmalarda kullanılan insanlar içinden birinin-V'nin düzeni sorgulaması ve sonuçta birçok kişinin V düzenden intikam aldı diyebileceği ancak benim için daha çok toplumsal yapı ve yaşam içinde bir alt sistem ve kültür olarak görünen kurumların toplumsal sistemi etkileyebilme gücünün nasıl da yüksek olduğudur.Bilim adamları,din adamları, sanatçılar,televizyonlar,vs... genel olarak insanların gönenci,mutluluğu ve esenliğe hizmet için vardır.Filmde bu tür alt sistemler örtük bir şekilde ideolojik bir rol yüklenmiş.Statükonun meşrulaştırılmasına ve pekişmesine hizmet eder hale gelip kurulu düzenin sorgulanmasını engelleyen durumdalar.Onlarda içinde bulundukları toplum ve zamanın ürünleridir,benimsedikleri dünya görüşleri beslendikleri kültürel değerler tarafından biçimlendirilir.İktidar sahipleri çıkarlarını korumak ve kendi yararlarına olan dünya görüşlerini,değer sistemlerini topluma tek ve geçerli doğrular olarak benimsetmek için bu alt sistemlerden yararlanırlar.Bu şekilde gerçeklik yanılsamalı olarak algılanıp,kurgulanırken ideolojik söylemler de gündelik yaşama ve popüler kültüre çok güçlü bir şekilde nüfuz eder,insanlar çoğu defa bunun farkına varmadan,sorgulamadan tüm bunları bilinçsizce kabul edip kendi gerçeklikleriymiş gibi davranmaya başlarlar.Böylece standart mutluluk çok daha kolay ve bedel ödemeden gelmiş oluyor.Bir toplumun toplum olabilmesi için,toplumun gelişip ilerlemesi için aykırı kişilere de ihtiyaç olduğu hatta bunların toplumların ilerlemesinde daha fazla rol oynadığı ve kendi özgünlükleriyle topluma yeni vizyon ve perspektif kazandırdıkları gerçektir V nin yaptığı da buydu bence:)
salihxyz1 -- 02.01.2011 - 15:12
Karate filmi izleyen çocuklar gibi, hemen filmden etkilenip sağa sola kafa tutmaya başlamış başlık sahibi. Evet güzel bir film, ama kendi küçük dünyanla bunu kıyaslaman çok düşündürücü, bir kez tıp kitabı okumakla hastalıkları teşhis edemezsin ki, vakalar görmen gerekir, hem de çok…
_.-alper -- 03.01.2011 - 18:28
Başbakan bize böyle yapacak ve çözüm meclis binasını havaya uçurmak olacak öyle mi?
Bir terörsit ancak bu kadar şirin gösterilebilir, bizde 3 5 yaşlarında çocuklarız V ye hak vereceğiz..
oldu kib bye
terörist -- 04.01.2011 - 03:01
filmden anladığı şeye bak, transformers olsa ne derdi kimbilir:)))
sonsuz -- 01.06.2012 - 17:58
V gibi birisini mi bekleyeceğiz bu şartlarda.
sangre -- 01.06.2012 - 18:42
Filmin tek, belki de en önemli dezavantajı bu zaten.. Bir kurtarıcı 'mit'ini öne çıkarıyor.
Bu mit günümüzde de çokça kullanılan, özellikle merkez medyada, resmi tarih yazımlarında olayları çok defa çarpıtarak ortaya koyan bir araç haline getiriliyor.
Bir durumdan, bir düzenden eğer kurtulmak gerekiyorsa, bu ancak bir kurtarıcı sayesinde olması gerekiyor, gerekirse onu beklememiz gerekiyor filanfişmekan.. Uyduruk din masallarından, ulus-devletçiliğin ürettiği 'lider kültü'ne kadar her yana yayılmış bir anlayıştır bu.
Eğer bir düzenden kurtulmak gerekiyorsa, bunu kitleler/yığınlar yapacaktır.. Burjuvanın yağlayıp cila yaparak ortaya çıkardığı 'karizmatik' zatlar değil.
sonsuz -- 01.06.2012 - 19:06
Fakat anladığım kadarıyla filmde verilen de buydu. Oradaki V bir kişi değildi. Fikirdi. (Yani film senin yazdıkların üzerine temellenmişti. (Benim anladığım kadarıyla) )
sangre -- 01.06.2012 - 19:20
V'nin fikir olması tarzında replikler vardı, doğru.. Ama V'nin TV'de konuşarak insanları bilinçlendirmesi, herkesin aynı maskeyi takarak harekete katılması tarzında bir 'kurtarıcı'yı öne çıkaran bir durum da söz konusuydu.
Elbette bu sadece bir film ve farklı şekillerde de yorumlanabilir.. V'nin mecazi olduğunu, aslında ilk kıvılcımı veya bir 'fikri' temsil ettiğisavunulabilir.. Ama gerçekçi olarak baktığımızda kendini 'gelecek' için feda eden bir önderle, liderle karşılaşırsınız.. Ben ilkine değil ama ikincisine kesinlikle karşıyım.
sonsuz -- 01.06.2012 - 20:02
V de liderlik özellikleri yoktu özellikle lider olmadığının da üstü çiziliyordu ayrı konu da...
Doğal liderliğe neden karşısın onu anlamadım. Anarşizmde bile doğal liderler oluşabiliyor. Che, comandante marcos veya Deniz Gezmiş vs gibi bir sürü lider çıkabiliyor kendliğinden.
(Belki bu liderlik konusuyla ilgili ayrı bir başlık açılabilir, oradan tartışırız)
sangre -- 01.06.2012 - 20:18
Benim karşı çıktığım şey bir kitlenin içinden çıkan ve harekete önderlik eden insan değil.
Daha çok o kişinin 'kurtarıcılık' modelini yansıtması.. 'O olmasaydı böyle olmayacaktı, herşey çok daha kötü olacaktı' tarzında bir liderlikten söz ediyorum.. Uyuyan bir kitleyi uyandıran, bilinçlendiren ve onlara önderlik eden insan tipi.. Tüm peygamberler böyledir mesela.. Halk tarafından sevilen diktatörler de böyledir.. O kişiler olmasaydı kitlelerin hiçbir gücü olmazdı, asıl güç önderdedir vs.
Kurtarıcılıktan bunu kastediyorum.. Yoksa her hareket içinde bazı önderler, hareketi yönlendiren insanlar veya 'fikir babaları' olarak adlandırılan insanlar vardır, çıkmıştır.
Kambur Kerim -- 03.06.2012 - 15:57
1-Dürüst ve örnek bir kişilik sahibi olmalı.
2-Vizyon sahibi olmalı, örneğin Atatürk'ün görebildiklerini görmeli.
3-Yetkilerini halktan almalı ve gerektiği zaman başkalarına da devredebilmeli. Örneğin Başkumandanlık Meydan Muharebesi veya Büyük Taaruz öncesi Mustafa Kemal'in TBMM'den yetki alması .
4-Devrimci ve evrimci olmalı. Yerine göre bu ilkeleri hayata geçirmeli.
5-Çevresini de kendisi, en iyi şekilde belirlemeli özellikle dalkavuk veya evet efendimci tiplerden uzak durmalı.
6-Her türlü eleştiriye açık olmalı, kolayca empati yapabilmeli
7-Dogmaları asla kabul etmemeli.
8-Asla değiştirilemeyecek kurallar da olmalı ama bunların oranı %1-2 gibi tutulmalı. Örneğin bir islam ülkesinde demokratik bir anayasa yapıyorsan, insanların inanç özgürlüğü için laiklik olmalı ve hatta ateistler, deistler için de uygun düzenlemeler yapılmalı.
9-Lider, kendinden sonra gelecek liderler için de düzenleme yapabilmeli. Diktatörlük batağına saplanmamalı.
10-Çevresinden daha zeki olmalı. Fiziksel özellikler uzun boy, yakışıklılık, güzellik de avantajdır.
11-En az İngilizce bilmeli mümkünse 2-3 yabancı dili olmalı.
12-İyi hatip olmalı, hazır cevap ve gerekirse polemik üstadı da olmalı.
13-Takım sporları, bireysel spor ve mental aktiviteleri üst düzeyde yapabilmesi avantaj.
14-(Günümüzde) Karşı cinsten bir can yoldaşı, sonsuza kadar güvenebileceği ve ona asla kazık atmayacak biri olmalı yanında.
Bence bir lider olması şart, liderlik doğuştan da gelmez yalnız krallar doğuştan kral olarak gelir. Liderlik öğrenilebilen bir şeydir.
KaptanMosey -- 03.06.2012 - 17:58
"Benim karşı çıktığım şey bir kitlenin içinden çıkan ve harekete önderlik eden insan değil.
Daha çok o kişinin 'kurtarıcılık' modelini yansıtması.. 'O olmasaydı böyle olmayacaktı, herşey çok daha kötü olacaktı' tarzında bir liderlikten söz ediyorum.. Uyuyan bir kitleyi uyandıran, bilinçlendiren ve onlara önderlik eden insan tipi.. Tüm peygamberler böyledir mesela.. Halk tarafından sevilen diktatörler de böyledir.. O kişiler olmasaydı kitlelerin hiçbir gücü olmazdı, asıl güç önderdedir vs.
Kurtarıcılıktan bunu kastediyorum.. Yoksa her hareket içinde bazı önderler, hareketi yönlendiren insanlar veya 'fikir babaları' olarak adlandırılan insanlar vardır, çıkmıştır."
sangre -- 03.06.2012 - 18:48
Ben filmi tam hatırlamıyorum açıkçası.. Yani liderliği reddetmesi gibi tavırları şimdi aklıma gelmiyor.. Zaten 2-3 sene oldu izleyeli.. Bu yüzden genel olarak 'kurtarıcı miti'ne dair yazdım.. Eğer V filmdeki bazı davranışlarından dolayı bu örneğin dışında kalıyorsa doğrudur.. Hatırlamadığımdan bir şey üzerinden filmi mahkum etmem pek doğru olmaz.
Bunun dışında konu hakkında yazmam gerekirse,
Bahsettiğim 2 farklı kişiliğin aynı olduğunu düşünmüyorum.. Esasen bu kişiliklerin gerçek kişilikler olduğunu da düşünmüyorum.. Bu iki kişilik sadece bir 'yorum'dan ibarettir.
Şöyle açıklayayım;
Tarihi yorumlamak için her zaman bir 'metod'a ihtiyaç vardır.. Bir örnek vermek gerekirse; 'liberal' tarihyazımı veya tarihi yorumlama metodu farklı, sol/sosyalistlerin çok daha farklıdır.. Kendini liberal olarak tanımlayan kesimler Geç Osmanlı ve Cumhuriyet dönemini; merkez/çevre, devlet/(sivil) toplum, bürokrasi/burjuva ikiliği üzerinden yorumlarlar.. Onlara göre Osmanlı ve Cumhuriyet arasındaki süreklilik, merkezin her zaman kendi çıkarlarını koruma iç güdüsüne dayanıyordu.. Bu yüzden çevrenin, burjuva sınıfının gelişimini, sivil toplumun ortaya çıkışını önlemek için merkez her 10 yılda bir darbe yapmıştır.. Ve iplerin kendi elinde olduğunu tekrar tekrar hatırlatmıştır.. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için Şerif Mardin'in yazılarına bakılabilir.
Sol/Sosyalist çevre ise geçmişten gelen birikiminden dolayı (Diyalektik ve Tarihi Materyalist metod) böyle bir tarih yorumlama yolunu seçmez.. Bildiğimiz gibi sol kesimin yorumu emek/sermaye çelişkisi üzerinedir.
Bu iki farklı tarih yorumundan şunu anlatmak istiyorum;
Çeşitli diktatörlerin yönettiği ülkelerin tarih yazımlarında, bu kurtarıcı miti önplana çıkarılır.. Bu durum dinlerde de benzerdir.. Bu tarihin bize anlattığı şey, bir adam (örn, Hitler veya Muhammed) gelir insanlara milli bilinç aşılar (veya hak dini öğretir) ve o insanları bulundukları sefil, çaresiz durumdan kurtarır.. Bu bilinçlenme evresinde çeşitli savaşlar kazanılır ve bunu çeşitli devrimler izler.. Sonuç olarak ise yeni bir 'şey' kurulmuş olur.. O sefil halk kurtulur.
Bu bir tarih yazımıdır.. Bir metoda dayanarak var olan tarihi yorumlamaktır sadece.. Çoğu zaman tarih, o 'kurtarıcı' tarafından yazılır.. Bugün hala ''Acaba Atatürk gibi biri daha gelir mi?.. Bizi bulunduğumuz durumdan kurtarır mı?'' diye sorulmasının altında yatan sebep de budur.. Çünkü yazılan ve yorumlanan tarih metodunu değiştirmektir.. Resmi tarihi kabul ediyoruz.
Sol tarih yazımı ise böyle bir yorumlamaya izin vermez.. Çeşitli liderler, harekete önderlik eden kişilerin çıkacağını kabul edebilir.. Fakat devrimin kolektif bir hareket olduğunu ve 'bilincin', 'ideanın' dışarıdan, bir 'kurtarıcı' tarafından verileceğini, enjekte edileceğini asla kabul etmez.. İnsanların özbilince sahip olduklarını, altyapının ise bu bilinci çoktan ortaya çıkardığını savunur.
Bu iki tarih yorumu arasında çok büyük fark var.. Aynı modeli benimsediklerini söylemek doğru olmaz.
sangre -- 03.06.2012 - 18:56
Bir şey daha ekleyecektim, unutmuşum.
Tarihi 'kurtarıcı mitine' dayanarak yorumlayanların bir tavrı dikkat çekicidir.. Devrimi her zaman ileriyle ötelerler.. Devrimin olması için kolektif bir çabadan ziyade, bir lidere gereksinim vardır.. Ve bu lider ortaya çıkmadan devrimin ortaya çıkmasının da hiçbir koşulu yoktur.. Bu öteliyici anlayış mesih beklentisinden pek de farklı değildir.
Oysa devrimin kolektif bir iş olduğunu ve bir lider beklentisinde olmayanlar için durum farklıdır.. Bu kolektif çabanın içinden bazı insanlar önplana çıkabilirler elbette.. Hatta hareketi arkasından da sürükleyebilirler.. Ama burada hiçbir zaman bir lider beklentisi yüzünden devrimi öteleme gibi bir anlayış ortaya çıkmayacaktır.. Hareketin içinden çıkan lider, hiçbi zaman harekete dışarıdan 'bilinç' enjekte etmeyecektir.. Üstyapının altyapıdan ortaya çıktığını savunan biri, hiçbir zaman böyle bir 'lider' tanımına itibar etmez.
sangre -- 03.06.2012 - 19:00
Biraz 'ağır' işlenmiş olmakla birlikte, şu konuya da bakılabilir. (Zira Sosyalist teoriye dair bir yazı)
Aslında başlığı bile yazıyı özetliyor.. Kıvılcım Eylemde Çakar.. Kesinlikle 'eylemden önce' değil!
KaptanMosey -- 04.06.2012 - 03:57
"Çeşitli diktatörlerin yönettiği ülkelerin tarih yazımlarında, bu kurtarıcı miti önplana çıkarılır.. Bu durum dinlerde de benzerdir.. Bu tarihin bize anlattığı şey, bir adam (örn, Hitler veya Muhammed) gelir insanlara milli bilinç aşılar (veya hak dini öğretir) ve o insanları bulundukları sefil, çaresiz durumdan kurtarır.. Bu bilinçlenme evresinde çeşitli savaşlar kazanılır ve bunu çeşitli devrimler izler.. Sonuç olarak ise yeni bir 'şey' kurulmuş olur.. O sefil halk kurtulur."
Hüseyin AKTAŞ -- 04.06.2012 - 04:59
"İki kişi bir ata binince biri arkada oturmalı" (İsveç Atasözü)