Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -

Tevazu

delete

"Tevazu, tüm karmaşıklığı, sınırları, şartlanmaları, önyargıları, kusur ve eksikleriyle kendisinin bütünüyle farkında olan zihnin faal bir halidir.



Öğrenme, bir tevazu hali içerir açıkça.Tevazu ise boyun eğicilik değildir. Kişinin kendi önemine ilişkin düşük değer biçmesi değildir. "Ben bilmiyorum sen biliyorsun, onun için öğret bana değil. Tevazu daha ziyade tetikte olan ve bilmek, öğrenmek isteyen bir zihindir. Bir boyun eğme, kabul etme hali değildir. Tevazu bir erdem değildir; işlenerek oluşturulamaz; vardır ya da yoktur. Yalnızca kibirli, gururlu kişilerdir tevazu geliştirenler. Yüzlerine bir tevazu maskesi geçirirler.Ama gerçekten, sözcüğün gerçek anlamında mütevazi değillerdir. Böyle öğrenen bir zihin, kabul etmeme, inkar etmeme, hiçbir düzlemde ve hiçbir zaman kendine değer biçmeme niteliğine sahip olmak zorundadır. " J.KRİSHNAMURTİ Yeni Delhi, 1 Kasım 1964


Dün gece, güzel geçen bir

metalized -- 07.01.2010 - 06:55

Dün gece, güzel geçen bir seminerden sonra, dostlarla sohbet ederken, aklımdan bunlar geçmedi değil. Hatta bir dostumuzun "Çok komik sorular soruyordun" demesinden sonra; çok kısa bir anlığına da olsa, egom çift taraflı devreye girdi. Bir yandan "kendini küçük düşürdün"ü fısıldarken, hemen ardından da "bak gördün mü? böyle tanıımlandığına göre tevazu gösterebilmişsin. Bravo sana."yı fısıldadı. İki yaklaşımda sağlıklı değil tabiki. Birincide "başkaları ne der" tavrı devredeyken, ikincide de "kibir ve gurur" devrede. Fısıltılara kulak asmadan, anın tadını çıkardık ve öğrendiklerimizin meyvelerini toplayarak, geceyi güzelliklerle noktaladık. Dün gece tevazu gösterip, egonun çokta kötü bir şey olmadığı hakkında bilgiler aldık. Herhalde yeterince göstermiş olmalıyım ki aldığım bilgilerin de yardımıyla, ego hala benimleydi. Bunu burada yazarken de ego benimle olmalı. Yoksa neden paylaşayım ki! Egodan arınmış, özgürleşmiş bir varlık olmadığıma göre, egom teşvik etmiş olmalı. Dediğim gibi, çok kötü bir şey olmadığı için, bundan utanmıyorum. Dün geceki bilgiler ışığında, J.Krishnamurti'nin tevazu tanımına tekrar baktığımda, çok şaşırdım. Bu tanımda ego da devredeymiş. İlk okuduğumdan beri oradaymış ama görmek için yeterince tevazu göstermemiş olmalıyım. Öyle olmasaydı; boyun eğicilik olmadığını, kişinin kendisine daha az önem biçmesi olmadığını vurgulamazdı. Tabi ki bu ego, negatif anlamda bildiğimiz ego değil... Krishnamurti ,düşük değer biçmemekten bahsettiği gibi, artı değer de biçmememiz gerektiğine değiniyor. Yine, döne dolaşa benliği tanımaya geldik değil mi? Onu izleme, fark etme, fakat değiştirmeye, artı ya da eksi yönde değiştirmeye çalışmamaya….

Bütün bunlara değindikten sonra, hala tevazu gösteren mi? Yoksa geliştiren mi? olduğum sorusuna net yanıt veremiyorum. Bu sitede, düşündüğünü söylemekten çekinmeyecek insanların bolca mevcut olduğunu görüyorum. Yukarıda bahsedilenlerin ışığında, hem kendi tevazu notunuzu, hem de benimkini vermenizi rica ediyorum… Saygılarımla…


izafi

venüs -- 07.01.2010 - 07:05

Evet sevgili metalized, Sistem öyle bir kurulmuş ki, bize hiç bir zaman '' oldu, tamam, biliyorum, hallettim bitti '' dedirtmiyor. Hallettim dediğimiz an, o hallettiğimizi zannettiğimiz şeyin başka bir haliyle karşılaşıyoruz. Sistemde her şey bu şekilde çalışıyor, gördüğümüz her şeyin görülmeyen binlerce tarafı ile. Her şey izafi, var ama yok, boş ama bir o kadar dolu, gelir geçer ama kalıcı. Sanırım burada oluşumuzun nedeni de, boş olarak gördüğümüz yerleri fark ederek o boşlukları doldurmak. Sayısız boşluk olduğunuda düşünürsek işimiz biraz zor oluyor. Ama bunu bilmek bile güzel ve anlamlı, bu güzellik içinde heyecan ve istekle öğrenmeye çalışmak daha da anlamlı.

Sevgiler metalized :)


Renklerin karşımı misali doğrular da değişkendir.

Kaplumbağa -- 07.01.2010 - 18:42

"...Yukarıda bahsedilenlerin ışığında, hem kendi tevazu notunuzu, hem de benimkini vermenizi rica ediyorum…"

Sevgili metalized; yazılarında ve yorumlarında hep birilerinden bir şeyler bekliyorsun bu şekilde. Bu aslında bir bakıma bu sitedeki okuyuculara/arkadaşlara değer verdiğini gösteriyor. Bu yönüyle, bu tür cümlelerinin içinde de yeterince teavzu zaten var.

Ancak bilgi ve gerekli olan ders birilerinin "ihsanıyla" değil, daha çok onların tavırları, eleştirileri sonucu bizim, yani öğrenmek isteyen kişi tarafından alınır. Yani öğrenilern her şey, aslında onların vermesiyle değil, tamamen bizim istememizle gerçekleşen ve olması gereken bir şeydir. Onlara bırakırsak, istemediğimiz bir sürü şeyi de yığarlar önümüze. Ayrıca her doğru herkes için geçerli de olmayabilir; doğrular da içine girdikleri kültüre göre etkileşim gösterirler.

Şöyle ki: Nasıl ki kırmızı bir rengi, mavi renge karıştırdığımızda ortaya çıkan renk mor ise, aynı kırmızı rengi bu defa sarı ile karıştırırsak ortaya çıkan renk turuncudur.

Ne demek istediğimi anladın herhalde. Başkalarının doğruları bize uymayabileceği gibi, uysa da bir başkasın etkileşiminden daha farklı olabilir.

Bu yüzden gerekli olan tüm besinlerimizi/bilgilerimizi kendi vücut/ruh metabolizmamıza göre kendimiz belirlemeli ve almalıyız.


Tevazu konusuna gelince...

Kaplumbağa -- 07.01.2010 - 18:56

Tevazu konusuna gelince...

Sanımca tevazu, en bariz bir şekilde kendisini tasavvufta gösterir. Örneğin meclise/dergâha yeni gelen bir kişi, alim olsa da olmasa da içeri girer girmez kapının hemen bir yanındaki yer minderine çöker. Onun bu tavrı dergâha/meclise olan saygısını gösterir.

Sitemize giren, üye olan kimi arkadaşlar ise en baş köşeye geçerek başlıyorlar konuşmaya, hiç kimseyi doğru dürüst tanımdan başlıyorlar eleştirmeye... Onların tevazudan uzak bu yaklaşımları, ortaya koydukları doğru gerçekleri bile söndürmektedir. Be adam/kadın; azıcık bekle; içeriyi bir dinle; anlamaya çalış; sonra da küçük küçük başını uzat. Sen onlardan daha çok bilsen de, diklenerek değil de, "ben şöyle düşünüyorum" şeklinde olduğu zaman sözünün kıymeti daha da arttığı gibi, sen de o derece saygı görürsün.

Tevazu; hiç olduğunu bilmektir; hiç olabilmek için ise belli bir olgunluğa/ruh terbiyesine ulaşılmış olmak demektir.



Tevazu nedir?

canu -- 08.01.2010 - 10:07

Krishnamurti gerçekten ilginç bir tanım getirmiş tevazu konusuna ;)
Sevgili metalized; tevazu konusunda da başka konularda da herkesin notu kendini bağlamalı değil mi? Ama illa ben not isterim derseniz kolay.. Ben size 10 üzerinden 10 veriyorum ;)) (canu'nun not bareminin umurunuzda olmadığını tabiki biliyorum ;) )
Nasıl olsa insanlar hak ettikleri notuda kendileri belirleyeceklerdir. Yazıda değinilen "değer biçme" de sizin yorumunuz da sanırım buna işaret ediyor, tabi yanlış anlamadıysam ;)
İnsanlar başkalarının gözlerinden kendilerine değer biçmeye kalktıklarında korkarım bu durum kendi değerleriyle pek ilgilenmedikleri sonucunu doğuruyor. Yani değer verme, değer biçmeye dönüşüyor. Burada tevazudan söz etmekte abes kaçıyor ;)
Tevazu konusunda kişisel görüşüm : Mevlana'nın dediği gibi ya göründüğün gibi olmak ya da olduğun gibi görünmektir. Kulağa hoş geliyor belki ama gerçekten böyle olanlar her ne halde olurlarsa olsunlar tevazu sahibi kişlerdir. Örneğin bir konu hakkında bilgileri yoksa biliyormuş gibi yapmazlar. Ama bilenleri de ilahlaştırmadan yani olduğundan farklı görmeden öğrenmeleri gerekeni alırlar. Hiç te öyle hissetmedikleri halde .. yerlere eğilmek.. abartılı iltifatlarda bulunmak korkarım tam tersini yapıp efelenmekten pek farklı değil. Her iki durumda tevazudan ve dolayısıyla samimiyetten uzak görünüyor . Kaplumbağa arkadaşımızın değindiği konu da buydu sanırım ;)


Venüs, çok haklısın.

metalized -- 08.01.2010 - 10:26

Venüs, çok haklısın. Sistem tam da dediğin gibi... Sonu hiç gelmeyen bir video oyununa benziyor. Oyun bittiği an; sıkmaya başlar ve tekrar baştan oynamayı da çoğu oyuncu istemez. Sonu gelene dek, büyük bir heyecan ve haz alarak oynarlar.
Herhalde, bu sistem de sonu gelen bir oyuna benzeseydi; alacak bir haz bulamazdık...
Öyle olsaydı; bu güzel yorumundan aldığımız haz da olmayacaktı. Sadece pozitif bir yorum olduğu için değil, sezgilerinin geldiği kalpten dolayı hazzımız büyük.
Aynı duygularla...

Kaplumbağa, ne demek istediğini iyi anladım. Herhangi bir yanlış anlamaya fırsat vermeyecek şekilde yazılmış. Senin üslubunla, kendimden bir hikaye anlatarak, katkıda bulunmak istiyorum.

Bir ara, reklamcılık yapmıştım. Tek kişilik reklam departmanı olduğumdan, grafik tasarım işini de kendim yapıyordum. Çıktıları matbaaya götürüp, montaja yardım ediyordum. Monitörde gördüğüm haliyle tasarım mükemmelken, çıktısını aldığımda, bir sürü kusuru meydana çıkıyordu. Ziyaretime gelenlere gösterdiğimde, bir kaç tane de onlar buluyordu. En son, montajı yapan arkadaşım da bazı şeyler bulur, geri dönüp tasarımı tekrar düzenlemem gerekirdi. Çünkü, zihnim çok fazla sorumluluktan o kadar yoğundu ki, eksikliklerin hepsini kendi başıma göremiyordum. Burada mürşit aramıyorum. Fakat, insanların fikirlerinden de mutlaka faydalanabileceğimi düşünüyorum.

Tasavvuftaki tevazu ile J.Krishnamurti'nin ifade ettiği tevazu arasında ufak farklılıklar var. Benim gördüğüm kadarıyla, Tasavvufta bir teslimiyetten bahsetmek mümkün. Diğeri ise bütün teslimiyetleri reddeder. Kendi örgütünü bile dağıtmış birisinin ifadeleri bunlar. Çünkü kendisine teslim olanları görüp, kendilerine yeni bir kafes kurduklarını anlamıştır. O, benim anladığım kadarıyla, sadece liderliği değil, kafes olmayı da reddederek, bunu yapmış olmalı. Bu bakımdan, tevazu tanımlamasında bir farklılık var. Diğer yönlerden aynı. Sonuç itibari ile; iki tevazu yaklaşımının da, öğrenme bakımından çok faydalı olduğunu söyleyebiliriz. Ögürleşme bakımından, biri diğerine karşı, daha avantajlı olabilir...

Siteye yeni katılıp, sürekli paylaşım yapmak; kötü bir şey gibi görünmese de, paylaşımcılık ya da öğrencilikten çok, öğretmenlik rolüne daha yakın olabilir. Öğretmenler de faydalıdırlar ama yanında "pervasızca eleştiri" ve "en doğrusunu ben bilirim" tavruyla gelirlerse; rahatsızlık verebilirler... Onlara da tevazuyla yaklaşıp, faydalanabileceğimiz bir şeyler bulabilirsek, ne amaçla paylaşım yaptıklarının bir önemi kalmayabilir. Tabi ki bu bizim şahsi algımız olur. Sitenin genel görünümü ve ahengi açısından, bu tavırlardan uzak durulması daha faydalı olabilir...


metalized

venüs -- 08.01.2010 - 12:35

Yazımda sistemi anlatırken, hiç bir şekilde bildiğimizi, bilgeleştiğimizi iddia edemeyeceğimiz bir sistemin içinde olduğumuzu belirtmek istemiştim. Sistemi bilenler zaten hiç bir şey bilmediklerini bilir ve bu tevazu içinde sürekli öğrenmeye çalışırlar. Başkalarının gözünde bilge olmuş olsalar bile onlar kendilerini her zaman öğrenci olarak görürler. Bildiğini iddia eden bir insan, aynı zamanda sınırsız olan bilgiye kendisini kapatmış olur. Sürekli aynı döngü içerisinde gidip gelirken egosundan başka hiç bir şeyi besleyemez. Senin konunla ilgili olarak bunu anlatmaya çalışmıştım :) umarım şimdi anlaşılmışımdır.

Kalpten söylenenler, kalpten başka bir yere ulaşmaz zaten.


Canu, sanırım ben yorum

metalized -- 08.01.2010 - 12:37

Canu, sanırım ben yorum göndere basana dek siz yazmışsınız. Az önce girip, 6 yorum yazdığını görünce şaşırdım. :) 2 Kaplumbaya, 2 ben 1 de Venüs vardı. Ana sayfada yeni yorum da göstermediğine göre; 6. yorumu merak ederek, bağlantıyı açtım.

Not bana değil, gösterip, gösteremediğimiz tevazuya verilecekti. Kaynağı biz olsak ta ona verilen puan bize verilen puan demek değil. Öyle görüneceğini düşünseydim hiç yazmazdım. Hani eskiden, "hoşmuyum, boşmuyum" tarzı resim oylamaları olurdu. Hangi sitedeydi hatırlamıyorum. Herhalde tersini düşünsem, en az bu kadar saçma bir şey yapmış olurdum. Şimdi tekrar kendimi sorgulamaya çalıştım. Sanki bu konuyu açan başkasıymış gibi bakmaya çalştım. Tekrar baktığımda da sorduğum sorunun, tevazu geliştirme ya da gösterme hakkında puanlama olduğunu gördüm.
Biraz hoşmuyum, boşmuyumuda andırıyor... Bu bağlamda, verdiğiniz on üzerinden onu eksi on olarak değerlendiriyor, cesaretiniz için teşekkür ediyorum.
Tabiki başkalarının notunu merak etmiyorum. Herkezin kendi kendisine vermesi gereken bir not. Denilir ya; "Sizi düşündürmek istiyorum" Benimle alakalı olmayan kısmı bu kadardı. İnsanların, olduklarını düşündükleri tekamül seviyelerini paylaşmalarını istediğim bir paylaşım da değildi. :)


Bundan sonra, yorum göndere

metalized -- 08.01.2010 - 12:44

Bundan sonra, yorum göndere tıklamadan önce refreshlemeyi unutmayacağım.:) Anlaşılmadığınızı hissetmenize neyin neden olduğunu merak ettim. Tahminimce, oyuna benzetmiş olmamdan kaynaklanıyor... Krishnamurti'den duyduğuma göre "guru bildiğini söylediği an, guruluktan çıkar." "Hakikat sürekli hareket halindedir. Hareket halinde olan bir şeye giden yol yoktur." Sizin, ilk ve şimdi bahsettiklerinizden de bunları anlamıştım...


Bu arada tanıma tekrar

metalized -- 08.01.2010 - 12:58

Bu arada tanıma tekrar dönersek;
"Tevazu, tüm karmaşıklığı, sınırları, şartlanmaları, önyargıları, kusur ve eksikleriyle kendisinin bütünüyle farkında olan zihnin faal bir halidir."
Buradan anladığım kadarıyla; tevazu sonuç değil, başlangıç.

"Tevazu bir erdem değildir; işlenerek oluşturulamaz; vardır ya da yoktur."
Buradan da sonuç olmadığını, eğer sonuçsa; kibirli ve gururlu bir kişi olduğumuzu anlamıştım.
Sizce nedir ?


Hayır metalized senin

venüs -- 08.01.2010 - 12:58

Hayır metalized senin yanlış anladığını düşünerek yazmadım.
Sadece tevazu kelimesini kullanmadığım diğer yazımda bu konuyu daha çok aydınlatmak istediğim için yazdım. Belkide kendimi yetersiz gördüm, olamazmı.?:)


Sanmam. :) Çünkü kendi

metalized -- 08.01.2010 - 13:29

Sanmam. :) Çünkü kendi sözcüklerinizi kullanabiliyorsunuz. Ben, aldığım başka bir eğitimden dolayı, (genellikle insanları kaybetmemeye yönelik) hem insanların egolarına dokunmamak adına, hem bilgiç gibi görünmemek adına, hem de bir çok konuda yetersiz olduğumu bildiğimden; başkalarının kelimeleriyle konuşmayı tercih ediyorum. J.Krishnamurti gibi.
Sizse kendi kelimelerinizle konuştuğunua göre; "yetersiz" değilsiniz/yetersiz olduğunuzu düşünmüyorsunuz. (mutlak doğruyu biliyor olduğunuzu düşündüğünüzü söylemiyorum:)) Bu ifade nezaketten kaynaklanıyor olmalı.

Bu konuda yine başkasının ağzından bir şeyler aktarmak istiyorum;
"Bayım, bazı kişiler, beni ne mutlu ya da ne yazık ki kırk yıl boyunca dinledi. Bu kişileri gayet iyi tanıyorum. Yıllarca zaman zaman bir araya geldik. Anlayıştan yoksun oldukları için acı çekiyor muyum? Hala otorite, kendini ifade, Tanrı üzerine soru soruyorlar. -sordukları bütün o çocukça şeyleri biliyorsunuz. Acı çekiyor muyum? Sadece eğer onlardan bir şey bekliyor olsaydım acı çekerdim; kendimi, başka birine bir şey vererek düş kırıklığına uğrayacak biri konumuna getirmiş olsaydım düş kırıklığına uğrardım. Neden söz ettiğimi anladığınızı umarım." J. Krishnamurti Saanen, 18 Temmuz 1963

Sonsuz Us yorumlar yükleniyor...


Yeni Sonsuz Us
Sayfalar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 -