Düşünen Hayvanlar

Akıllı hayvanlar bizlere icat etme, plan yapma, değerlendirme -ve hatta aldatma- becerilerimizde yalnız olmadığımızı söylüyor.

Araştırmacılar, zaman içinde gerçekleştirdikleri yaratıcı deneylerle insana özgü zannedilen yetenekleri başka hayvan türlerinde de belgeleyerek, bize kendi becerilerimizin kaynağına ilişkin bir kapı aralıyor.

Hayvanlar da düşünebiliyor mu?

Darwin’den beri biyologlar hayvanların düşünüp düşünmediğine ve duyguları olup olmadığına kafa yormuşlardır. Hayvan (ve tabii ki insan) beyninin, diğer özellikler gibi evrim geçirerek, belirli ortamlarda işlev görmek için gerekli becerileri edindiği görüşünü ortaya atan kişi Darwin’di. Ama herkes bu görüşe katılmadı. 20. yüzyılın ilk yarısında ağır basan teori davranışçılık, yani hayvanların bilinçli karar alma yetisinden yoksun olduğu ve bütün eylemlerinin doğal davranış çerçevesinde açıklanabileceği görüşüydü.

Günümüzde hayvan bilişselliği alanı davranışçılığın ötesine geçerek, birçok yeni araştırma dalını kucaklayan bir yapı kazanmıştır. Yabanıl ortamda birçok değişkenle karşılaşılmasından dolayı, çalışmaların büyük bölümü esaret altındaki hayvanları kapsıyor. İncelenen hayvanlardan bazıları ve bilişsel becerileri konusunda elde edilen bulgular aşağıda sıralanıyor.

Hayvanların şaşırtan zihinsel becerileri

Adı: Uek
Türü: Yeni Kaledonya kargası
Yaşadığı yer: Oxford Üniversitesi, Oxford (İngiltere)
Becerileri: Problem çözüyor, alet yapıp kullanıyor. Bunlar, bir zamanlar sadece primatlara özgü sayılan davranışlar.

 

Adı: Azy
Türü: Orangutan
Yaşadığı yer: Iowa Büyük Kuyruksuz Maymun Vakfı, Des Moines (ABD)
Becerileri: Şempanzeye rakip olacak derecede bilişsel karmaşıklık ve esneklik gösteriyor; bu tür, yaban ortamda kültürel geleneklerini de sürdürüyor.

“Azy’nin zengin bir zihinsel yaşamı var.” Rob Shumaker, 25 yıllık çalışma konusu ve arkadaşı için böyle diyor. “Orangutanların bilişsel kapasitesi Afrika kuyruksuz maymunlarına eşit, hatta bazı konularda onlardan ileriler.” Azy düşüncelerini klavye üzerindeki soyut simgelerle aktarmakla kalmıyor, bir “zihin teorisi” (başka birinin bakış açısını anlama) örneği de sergiliyor ve bazı şempanzelerde olmayan zihinsel esnekliği yansıtan mantıklı seçimler yapıyor. Orangutanlar, yabanıl ortamda yenilikçi kültürel geleneklerini sürdürüyor: Bazı gruplar ağaç oyuklarından böcek çıkarmak için aletler yaparken, bazıları da yaprakları yağmurda şapka niyetine veya katlayıp yastık şeklinde ya da dikenli bir ağaca tırmanırken ellerini korumak için kullanıyor. Ayrıca, nadiren, yaprakları bükerek bohça haline getiriyor ve ona oyuncak bebekmiş gibi sarılıyorlar.

Piyov ve Hek

Kendi aralarında basit vokal işaretler kullandıkları gözlemlenen birçok hayvan türü vardır. Uzmanlar insan dışındaki memelilerin tamamen yeni anlamlar yaratmak üzere işaretleri bir araya getirdiklerine ilişkin kanıtları ilk kez elde ettikleri kanısını taşıyor. Birçok erkek maymun türü, dişileri ve yavruları uyarmak için sıklıkla piyov ve hek seslerini tekrarlar. Araştırmacı Klaus Zuberbühler, tek başına kullanıldığında bunun bir yırtıcının saldırmaya hazır olabileceği anlamına geldiğini belirtiyor. Art arda kullanıldığında ise belirli bir tehlikenin söz konusu olmayabileceğini, sadece erkeğin oradan ayrılma yönündeki ısrarına işaret edebileceğini ekliyor.


Adı: Şanti
Türü: Asya fili
Yaşadığı yer: Ulusal Hayvanat Bahçesi, Washington (ABD)
Becerileri: Güçlü bir belleğe ve sosyal bağlara sahip; benlik duygusu var.

Bir fil aynaya bakınca ne görür? Anlaşılan kendisini. Bu, eskiden sadece insan, maymun ve yunusların yapabildiği düşünülen ender bir bilişsel beceri. Yapılan ayna deneylerinde Asya filleri önce aynayı bir nesne olarak inceliyor. Ama incelemeyi sürdürdükçe, kendilerini gördüklerini fark edebiliyorlar. Tuhaf hareketler yapıp gösteriyi izliyor, başlarındaki boyanmış -ayna olmasa göremeyecekleri- bir noktaya tekrar tekrar dokunuyorlar. Hunter College’dan Diana Reiss, “Bunlar öz farkındalığa ilişkin çok güçlü göstergeler” diyor.

 

Türü: Afrika çiklidi
Yaşadığı yer: Standford Üniversitesi, Stanford, Kaliforniya (ABD)
Becerileri: Sosyal konumu gözlem yoluyla belirlemesi, mantık yürütme yolunda bir adım.

Afrika çiklidinin bazı türlerinde erkekler rakipleri tartmak için başkalarının kavgasını izlerken, dişiler doğurganlık dönemlerinde, bölgesini en aktif koruyan erkeklere yanaşıyor. Bu arada ikincil erkekler de, bir başka erkeğin bölgesinden yiyecek çalmak için dişi renklerine bürünebiliyor. Sosyal ilişkilerin balıkların beyin hücrelerini nasıl değiştirdiğini araştıran Russell Fernald, “Tüm bunları henüz sekiz haftalıkken, bezelye tanesi kadar beyinleriyle yapabiliyorlar” diyor.

 

 

Adı: Alex
Türü: Afrika gri papağanı
Yaşadığı yer: (31 yaşındayken öldüğü Eylül 2007’ye kadar) Brandeis Üniversitesi, Waltham, Massachusetts (ABD)
Becerileri: Sayı sayıyor, renkleri, biçimleri ve büyüklükleri biliyordu; soyut bir kavram olan sıfırı temel olarak kavramıştı.

 

Adı: Edward
Türü: Siyah Leicester Longwool Koyunu
Yaşadığı yer: Hopping Acres Çiftliği, Bruceton Mills, Batı Virginia (ABD)
Becerileri: Koyunlar farklı yüzleri tanıyor ve onları uzun süre hatırlıyor.

Koyunlara hepiniz birbirinize benziyorsunuz derseniz, şiddetle karşı çıkabilirler. Primatlar gibi koyunlar da araştırmalarda farklı yüzleri (yaklaşık 50 koyun ve 10 insan) tanıyor ve iki yıl sonra hâlâ hatırlıyorlar. Tanıdık yüzler onları sakinleştiriyor, ayrıca mutlu ve kızgın yüz ifadelerini de ayırt edebiliyorlar (tercihleri, mutlu ifade). Babraham Enstitüsü’nden (İngiltere) Keith Kendrick, zekâsıyla tanınmayan bir hayvan için bunların karmaşık beceriler olduğunu söylüyor. Koyun beyninin yüzlerin kimliğini ve duygusal göstergeleri nasıl ayırt ettiği, insanlardaki bazı hastalıklarla ilgili çalışmalarda işe yarayabilir, diye ekliyor.

 

Adı: Aristides
Türü: Halka kuyruklu lemur
Yaşadığı yer: Duke Üniversitesi Lemur Merkezi, Durham, Kuzey Carolina (ABD)
Becerileri: Sayı dizilerini sayma ve düzenleme becerilerinin evrimsel öncülerine ışık tutan yetenekler sergiliyor.

Halka kuyruklu lemurlar, diğer primatlardan daha ilkel olsa da, dikkat çekici sayısal becerilere sahip. Duke Üniversitesi’nden Elizabeth Brannon, bu hayvanların rasgele sıralanmış sayıları, dokunmatik bir ekranda burunlarıyla tekrar ettikleri ve miktar farklılıklarını ayırt edebildiklerini söylüyor. “Yüzlerce kez deniyorlar,” diyor. Ve zamanla, “öğrenmeyi öğrendikçe” giderek daha iyi oluyorlar.

 

Adı: “Betsy”
Türü: Çoban köpeği
Yaşadığı yer: Viyana (Avusturya)
Becerileri: Sürekli genişleyen söz dağarcığı, küçük bir çocuğunkine rakip.

O gözlerin ardından ne kadar düşünce geçiyor? Bu örnekte, çok fazla. Altı yaşındaki “Betsy” nesnelerle adlarını bağdaştırma konusunda büyük kuyruksuz maymunlardan hızlı; dağarcığında 340 sözcük var ve bu sayı giderek artıyor. Zeki olduğu daha o çok küçükken belliydi: On haftalıkken komut verildiğinde oturuyordu. Kısa süre sonra da nesnelerin adlarını öğrenmeye ve koşup onları -top, ip, kâğıt, kutu, anahtar ve onlarca nesne daha- getirmeye başladı. Artık en az 15 kişinin adını biliyor ve fotoğraflarla, fotoğrafların temsil ettiği nesneleri bağdaştırma becerisi olduğunu da bilimsel testlerde gösterdi. Sahibi, “İnsan sürüsü içindeki bir köpek o,” diyor. “Biz onun dilini öğreniyoruz, o da bizimkini.”

 

Adı: JB
Türü: Dev Pasifik ahtapotu
Yaşadığı yer: Ulusal Akvaryum, Baltimore, Maryland (ABD)
Becerileri: Belirgin bir şahsiyeti var, alet kullanıyor, farklı bireyleri tanıyor.

Görece büyük beyinleri ve becerikli kolları olan ahtapotlar, yuvalarının önünü taşlarla kapatmalarıyla tanınır ve eğlenmek için pet şişe hedeflere ve laboratuvar çalışanlarına su fışkırtırlar (bu, ilk kayıtlı omurgasız oyun davranışıdır). Seattle Akvaryumu’ndan (ABD) Roland Anderson’a göre, temel duygularını renk değiştirerek ifade ediyor olmaları bile olası.

 

Adı: Kanzi
Türü: Bonobo
Yaşadığı yer: Iowa Büyük Kuyruksuz Maymun Vakfı, Des Moines (ABD)
Becerileri: Dil becerisini kendiliğinden edindi; ilk insanlar düzeyinde alet yapıyor.

Genç Kanzi dil becerilerini, annesini eğitmeye çalışan bilim insanlarını izlerken kendi kendine öğrenmeye başladı. Şimdi 27 yaşında olan bonobo, 360 adet klavye simgesi kullanarak “konuşuyor” ve binlerce sözcüğü anlıyor. Cümleler kuruyor, yeni direktiflere uyuyor, taş aletler yapıyor, hatta tekniğini de taşın sertliğine göre ayarlıyor. Piyano da çalıyor (bir defasında Peter Gabriel’le bile çaldı). Büyük Kuyruksuz Maymun Vakfı’ndan William Fields, bizi 15 kuşak boyunca bonobolarla aynı yere bırakın, “bonobolar daha az bonobo, insanlar da daha az insan olur” diyor. Fields’ın Kanzi’nin çıkardığı sesler üzerindeki analizleri bu konuda güzel bir örnek oluşturuyor: “İngilizce sözcükler söylüyor olabileceğini düşünüyoruz, ama çözemediğimiz kadar hızlı ve tiz konuşuyor.”

 

Adı: Momo
Türü: Marmoset Maymunu
Yaşadığı yer: Viyana Üniversitesi (Avusturya)
Becerileri: Diğerlerinden bir şeyler öğreniyor ve onları taklit ediyor.

Marmosetler bebekken, büyüklerini izleyerek ne yeneceğini öğrenir ve maymunlar gibi, başkalarının davranışlarını taklit edebilirler -bu da öğrenmenin en karmaşık yollarından biridir. (Hatta “nesne kalıcılığı” -yani gözle görünmeyen bir şeyin yine de var olduğunu bilme- duyusuna da sahipler.) Viyana Üniversitesi’nden Friederike Range, primatların dikkat süresinin kısa olmasının, daha karmaşık davranışlar geliştirmelerini engelliyor olabileceğini söylüyor.

 

Adı: Psychobird
Türü: Batı çalıkargası
Yaşadığı yer: Cambridge Üniversitesi, Cambridge, İngiltere
Becerileri: Geçmişi hatırlıyor, gelecek için plan yapıyor.

Ceviz kadar beyni sizi aldatmasın. Cambridge Üniversitesi profesörü Nicky Clayton, batı çalıkargalarının ciddi ciddi mantık yürüttüğünü söylüyor. Bir başka çalıkargası onları yiyecek saklarken görürse, kendi hırsızlıklarını anımsayıp zulanın yerini değiştiriyorlar. Clayton ayrıca çalıkargalarının, ertesi günün kahvaltısını planladığını, yiyecek depolarken o anki gereksinimlerini değil, gelecekte aç kalabileceklerini temel aldıklarını söylüyor.

Adı: Maya
Türü: Şişeburunlu yunus
Yaşadığı yer: Ulusal Akvaryum, Baltimore, Maryland, ABD
Becerileri: İletişim ve taklitçi davranışlarda uzman.

Güçlü bellekleri olan, taklitçilikte usta, söz dağarcığı ve söz dizimini iyi kavrayan, yaratıcı yanları olan yunuslar, zihinsel ve davranışsal açılardan esnektir. Hawaii Üniversitesi’nden Louis Herman, “Bizimki gibi büyük, genelleyici bir beyne sahipler. Bir şeyi olanaklı kılmak için yaşadıkları ortamı değiştirirler” diyor.

 

 

Balarıları sosyal davranışlarıyla (yiyecek kaynağının yönünü dansla gösterme, binlerce kovan sakiniyle ortaklaşa çalışma, kovan içinde ve dışında özel görevler üstlenme) uzmanları çok eskiden beri şaşırtmıştır. Dikkat çekici bir özellikleri de karmaşık bellekleridir: Balarıları yerel güzergâhları ve farklı çiçeklerin açılma zamanlarını öğrenip belleklerine işleyebilirler; böylece ertesi gün aynı yere aynı anda uğramaları yem bulma kapasitelerini artırır.

American Scientist dergisinde yayımlanan bir incelemeye göre, yuva kurulacak iyi bir yer bulan izciler kararsız izcileri yanlarına çekmek üzere bir “sallanma dansı” yaparak yarışa tutuşurlar. Kazanılmak istenen arılar gösterilen yeri bizzat incelerler. Eğer yer hoşlarına giderse, aynı şekilde sallanma dansıyla reklamını yaparlar. Herkes hazır olduğunda, tüm kovan yeni yuva yerine uçar.

Bu küçük yüzün ardında küçük bir beyin var -ama büyük işler yapan bir beyin. Tilki, yılan, kartal gibi hayvanların başlıca avlarından olan Gunnison’ın çayır köpekleri uyarıcı sesler ve her avcı için ayrı kaçış davranışı geliştirmiş.

Nektarla beslenen yarasalar çiçekten çiçeğe gelişigüzel uçuyormuş gibi görünürse de, bu izlenimi yanlış çıkaracak ölçüde düşüncelidirler. Glossophaga soricina türü üzerine yapılan araştırmalar, yarasaların artık yiyecek bulunmayan yerleri hatırladıklarını ve daha önce uğradıkları en az 40 yeri akılda tuttuklarını gösteriyor; bu beceri beslenmek için nereye gitmeleri gerektiğini belirlemelerine yardımcı oluyor.

Tiksintiyle çığlığı basmakta acele etmeyin: Fareler şaşırtıcı biçimde zekidir ve aslında bize oldukça benzerler. Gıdıklanınca kıkırdarlar, dost canlısı davranırlar, cinsel ilişkiden zevk alır ve hatta ön sevişme yaparlar. Ayrıca zihinsel sınırlarını bilirler. Farelerin doğru cevaplarda ödüllendirildiği, yanlış cevaplarda hiçbir şey almadığı ve “Bilmiyorum” itirafında küçük bir ödül elde ettiği ses testlerinde, karar verme güveninden yoksun olunca (kısıtlı bile olsa) “Bilmiyorum” ikramını tercih ettiği saptanmıştır. Deliklerde yaşayan bir hayvan için azımsanmayacak bir beceri.

Papağan Alex’in aklından neler geçiyor?

 

1977’de Harvard’dan yeni mezun olan Irene Pepperberg çok cesur bir girişimde bulundu ve bir hayvanla konuşarak aklından neler geçtiğini öğrenmeye kalkıştı. Alex adını verdiği bir yaşındaki bir Afrika gri papağanını, İngiliz dilindeki sesleri çıkarmayı öğretmek amacıyla laboratuvarına götürdü. “İletişim kurmayı öğrenirse, ona dünyayı nasıl gördüğüne ilişkin sorular sorabilirim diye düşündüm.”

Pepperberg Alex’le diyalog kurmaya başladığında, bilim insanlarının çoğu hayvanların hiçbir düşünceye sahip olmadığına inanıyordu. Hayvanlar sadece birer makineydi; uyaranlara tepki göstermeye programlı, ama düşünemeyen ya da hissedemeyen robotlar… Evcil hayvan sahibi olup da bu görüşe katılacak insan yoktur. Bizler köpeklerimizin gözlerinde sevgiyi görür, ve elbette, Benek’in düşündüğünü ve hissettiğini biliriz. Ancak bu tür iddialar halen çok tartışmalı. İçgüdülerimiz bilim sayılmıyor ve insanın duygu ve düşüncelerini bir başka hayvana yansıtması hiç de zor değil. Peki, o halde, bir bilim insanı bir hayvanın düşünebildiğini -yani dünya hakkında bilgi sahibi olup ona göre davranabildiğini- nasıl kanıtlayabilir?

Pepperberg, “Alex’le yaptığım çalışmalara başlamamın nedeni de bu” diyor. Onlarla ilk buluşmamda, Brandeis Üniversitesi’nde, Pepperberg’ün yük vagonu boyutlarındaki penceresiz laboratuvarında oturuyorlar -Pepperberg masasında, Alex de kafesinin üzerinde… Zemin gazetelerle kaplı, raflara renkli oyuncaklarla dolu sepetler tıkıştırılmış. İkisinin bir ekip olduğu açıkça görülüyor. Ve yaptıkları bu çalışma sayesinde, hayvanların düşünebildiği görüşü o kadar da mantıkdışı görünmüyor.

Bazı beceriler, daha yüksek zihinsel yeteneklerin önemli göstergeleri sayılıyor: İyi bir hafıza, dilbilgisi ve simgeleri kavrama, öz farkındalık, başkalarının davranışlarının nedenlerini anlama, başkalarını taklit etme ve yaratıcılık… Araştırmacılar, zaman içinde gerçekleştirdikleri yaratıcı deneylerle bu yetenekleri başka hayvan türlerinde de belgeleyerek, bir yandan biz insanları farklı kıldığını düşündüğümüz noktaları yavaş yavaş ortadan kaldırırken bir yandan da bize kendi becerilerimizin kaynağına ilişkin bir kapı aralıyor. Çalıkargaları diğer çalıkargalarının hırsız olduğunu ve saklanan yiyeceklerin bozulabildiğini biliyor; koyunlar yüzleri tanıyabiliyor; şempanzeler, termit yuvalarını karıştırmak için çeşitli aletler ve hatta küçük memelileri avlamak için silah kullanıyor; yunuslar insanların hareketlerini taklit edebiliyor. Ve papağan Alex de şaşırtıcı derecede iyi bir konuşmacı çıkmış…

“Alex araştırmaları”nın başlamasından 30 yıl sonra bile, Pepperberg ve -üyeleri zaman içinde değişen- bir asistanlar grubu Alex’e İngilizce dersi vermeye devam ediyor. Daha genç iki papağanın yanı sıra insanlar da Alex’in sürüsü işlevini görerek ona her papağanın arzu ettiği sosyal ortamı sağlıyor.

Ne kadar küçük olursa olsun, her sürü gibi bu sürüde de dramatik olaylar eksik olmuyor. Alex diğer papağanların üzerinde baskı kuruyor, zaman zaman Pepperberg’e kızıyor, gruptaki diğer kadınlara ancak tahammül ediyor, bir erkek asistan ziyarete geldiğinde kendini kaybediyor. (Alex’in bana ne kadar mesafeli olduğunu gören Pepperberg, “Erkek olsaydın, şu an omzuna tünemiş, kulağına fıstık kusuyor olurdu,” diyor.)

Pepperberg, Alex’i Chicago’daki bir evcil hayvan dükkânından almış. Onu mağazada çalışan kişinin seçmesine izin vermiş; çünkü, daha sonra diğer bilim insanlarının, çalışmaları için bilerek diğerlerinden akıllı bir kuşu seçtiğini düşünmelerini istememiş. Alex’in beyninin ceviz içi kadar olması, çoğu araştırmacıya, Pepperberg’ün türlerarası iletişim çalışmasının boşa çıkacağını düşündürmüş.

“Bazı insanlar böyle bir şeyi denediğim için bana deli demişti,” diyor. “Bilim insanları, şempanzelerin -konuşamamalarına rağmen- daha iyi bir çalışma konusu olacağını düşünüyordu.”

Bugüne kadar şempanzelere, bonobolara ve gorillere bizlerle iletişim kurmaları için işaret dili ve simgeler öğretildi ve genellikle etkileyici sonuçlar elde edildi. Örneğin araştırmacılarıyla “konuşabilmek” için yanında simgeli iletişim tahtası taşıyan Kanzi adlı bonobo, düşüncelerini ifade etmek amacıyla simgelerden kombinasyonlar oluşturdu. Ama yine de bu, bir hayvanın başını kaldırıp size bakması ve ağzını açıp konuşmasıyla aynı şey değil…

Kaynak

National Geographic
Yazı: Virginia Morell
Fotoğraflar: Vincent J. Musi

Bir cevap yazın