Plume

Yataktan dışarı uzanıp da ellerinin duvara değmeyişine şaşırıp kaldı Plume.”Vay canına,” diye düşündü, “Karıncalar yemiş olmalı…” ve yeniden uykuya daldı.

Az sonra karısı Plume’ü omzundan tutup sarsalamaya başladı: “Uyansana be miskin adam! Sen uykudayken evimizi çalmışlar!” dedi. Gerçekten de dupduru bir gökyüzü dört bir yana yayılıyordu. “Adaaam sen de, olan olmuş bir kere,” diye düşündü.

Aradan çok geçmedi, bir gürültü duyuldu. Bir tren olanca hızıyla üzerlerine geliyordu. “Geliş hızına bakılırsa belli ki bizi geçer” diye düşündü ve yeniden uykuya daldı.

Sonra üşüdüğü için uyandı. Her yanı kana bulanmıştı. Karısından kalmış bir kaç parça duruyordu yanıbaşında. “İşin içine kan karışmaya görsün, adamın başı dertten kurtulmaz; şu tren geçmemiş olsaydı, ne iyi olacaktı. ama madem olan oldu bir kere…” diye düşündü ve yeniden uykuya daldı.

-Yahu, diyordu yargıç, karınızın sekiz parçaya bölünmüş bulunacak kadar kazaya kurban gitmesini, buna karşılık yanında olup da onu kurtarmak için en ufak bir hareket yapmamanızı, farkına bile varmamanızı nasıl açıklayacaksınız? Anlaşılması gereken bu. İşin can alacak noktası burda.

-Bu konuda ona yardımcı olamam, diye düşündü Plume ve yeniden uykuya daldı.

-Yarın idam edileceksiniz. Söylemek istediniz bir şey var mı, suçlu?

-Bağışlayın, dedi Plume, davayı izlemedim. Ve yeniden uykuya daldı.

Henri Michaux

Bir yanıt yazın