Persona

Jung’un ortaya attığı bu kavramla ilgili bilinç ve bilinçdışı arasında aslında kesin bir ayrım yok ve bu ikisi sürekli olarak yer değiştiriyor. Jung karakter bölünmesinin her kişilikte olduğunu ve bunun toplumsallaşmayla alakalı olduğunu iddia etmektedir. İlk bakışta gözümüze çok ılımlı ve sıcak kanlı gelen bir insanın başka bir ortamda bundan tamamen farklı bir kişilik özelliği sergilemesi buna örnek olabilir. Ve biz bunu farketsek dahi hangisinin persona olduğunu anlamayabiliriz.bireyin çocukluktan başlayarak topluma kendini kabullendirişinde çevrenin istekleriyle uyum sağlayışı yani rol yapmaya başlayışı dikkat çekiyor bu kavram ele alınırken.

Bazen insanlar personasına o kadar çok yapışırki gerçek kişiliğinden tamamen uzaklaşır ve zaman içinde kendisini de tıpkı diğer insanlar gibi kandırmaya başlar ve iş artık bunun bir rol olduğunu dahi unutmaya kadar varabilir. Kişilerin dış dünyaya çıkmadan önce oluşturup takındıkları tavırlar zinciri, kelime anlamı olarakta birebir maskedir persona.ve elbetteki bu durumda çoklu kişilikler ortaya çıkmaktadır. Aynı insan hem bencil hem de çok anlayışlı olabilmektedir bu durumda. Belki farketmişsinizdir çevrenizde bazı insanlar “ben tanıdığımda hiç böyle değildi.” ya da “sonradan çok değişti” dedirtir size. Bazen de kişilere karşı belli tavırları sergilerken çok yorulduğunuzu hissedersiniz.

İşte bu gibi durumlarda aslında persona devrede olabilir. Topluma karşı sergilemek istediğimiz,olması gereken olarak sıfatlandırdığımız maskelerin tamamıdır bunlar. Kendi içimizde tutarsız görünmek istemeyeceğimizden birçoğu bize yapışmakta ve ömür boyu sürebilecek içsel bir huzursuzluğa neden olabilmektedir

Bir yanıt yazın