Teorinin hipotez, olgu ve yasa ile ilişkisi

Bilimsel teori kavramı açıklanırken sıklıkla hipotez kavramı ile karşılaştırılır. Hipotez, bilimin ilgi alanındaki bir konunun anlaşılması için -başlangıç olarak- sınırlı sayıdaki kanıta, geçmiş bilgilere veya gözlemlere dayanarak ileri sürülen, test edilebilir bir tahmin veya açıklamadır. Bir hipotez deneyler veya daha fazla gözlem yaparak desteklenebilir veya çürütülebilir.

Teori doğal Dünya ile ilgili belirli bir alanda sağlam temellere oturtulmuş prensipler ve açıklamalar bütünüdür. Teori bünyesinde farklı konularda defalarca ‘test edilmiş’, desteklenmiş ve ‘geniş şekilde kabul görmüş’ hipotezleri barındırır. Bunun dışında olguları ve bilimsel yasaları barındırır.

Teori açıklanırken olgu ve yasa kavramlarına da değinilmelidir. Bilimde olgu; gözlem, hesaplama ve(ya) deneylerle defalarca doğrulanmış ve bilinen tüm pratik amaçlar için doğruluğu kabul edilmiş bir bilgidir.

Bilimsel yasalar ise doğal Dünya’daki herhangi bir durumun belirli şartlar altında nasıl gerçekleşeceğini açıklarlar.

Bilimsel bir teori; hipotezlerin, olguların ve yasaların anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde birleştirilmesinden meydana gelir.

Bilimsel kanun konsepti, bilimsel teori konseptiyle yakından ilişkilidir. Tipik olarak, kanunlar teorilere nazaran dünya hakkında daha kısıtlı öngörülerde bulunurlar.

Genel kanının aksine, kanıtlanan teori (kuram) kanun olmaz. Kanunla teori arasında doğrudan, tamamlayıcı bir ilişki yoktur.

Ockham’ın Usturası

William_of_Ockham

Ockham’ın Usturası teorisi temel olarak “her şeyin birbirine eşit olduğu bir ortamda, en basit açıklama doğruya en yatkın olandır” felsefesi üzerinde şekillenir.

14. yüzyıl filozofu Ockham’lı William tarafından ortaya atılmıştır. Latince “Entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem” olarak ifade edilen ilkeye göre zorunlu olmadıkça varlıkları çoğaltmamak gerekir. Bilimsel düşünüşte önemli bir yeri bulunmaktadır.

Başka bir deyişle şöyle özetlenebilir: Bir olayı, fenomeni açıklamak için kullanılacak olan iki açıklamadan daha basit olanı yani daha az varsayımda bulunanı tercih edilmelidir. Söz gelimi dünyanın uzaydaki hareketini açıklamak için daha önce geliştirilmiş olan genel cisim hareket yasalarını kullanmak bu duruma özgü yepyeni varsayımlar geliştirmeye kıyasla daha makbuldür.

Bilim ile sahte bilimi ayıran en önemli unsurlardan biridir. Sahte bilim olayları açıklamak için daha karmaşık olgular üretirken bilim daha sade açıklamalar üretir. Forumlarda “sözde bilimsel” yazılar makaleler ekleyen bir çok kişinin açıklamalarına bakarsanız, problemin kendisinden daha karmaşık olduğunu görürsünüz.

Bilimin Çelişkisi

Eğer bilimsel yöntemin amacı hipotez kalabalığı içinden seçim yapmaksa ve hipotez sayısı deney yönteminin başa çıkabileceğinden daha büyük bir hızla artıyorsa tüm hipotezlerin asla sınanamayacağı açıktır. Eğer tüm hipotezler sınanamıyorsa deneylerin sonuçları kesin değildir ve tüm bilimsel yöntem, kanıtlanmış bilgiler oluşturma amacına ulaşmakta yetersiz kalmaktadır.

Tüm bilim tarihi eski olgulara dair sürekli yenilenen ve değişen açıklamaların öyküsüydü. Kalıcılık süresi tümüyle rastlantısal görünüyordu. Bazı bilimsel hakikatler yüzyıllar boyu sürer görünürken kimileri bir yıl bile sürmüyordu. Bilimsel hakikat sonsuza dek geçerli bir dogma değildi. Başka şeyler gibi irdelenebilecek zamansal, niteliksel bir varlıktı.
Devamını oku “Bilimin Çelişkisi”