Maniyerizm

Maniyerizm, 1520’lerin Floransa ve Roma’sında , merkezi Avrupa’yı bölen Protestan Reformu, binlerce kişiyi öldüren veba ve 1527’de Roma’nın yağmalanması gibi toplumsal sarsıntılar sırasında gelişti. Bu huzursuzluklara tepki duyan birçok sanatçı, ahenkli Rönesans ideallerini terk edip daha duygusal içerikli imgeler yaratmaya başladılar.

Correggio tablolarında uçsuz bucaksız alan ilüzyonları yarattı. Figürlerini aşağıdan bakıldığında göründükleri şekilde resmetmedeki yeteneği, Maniyerist ressamların, figürlerini alışılmadık pozisyonlarda veya pozisyonlardan çizmelerine ve çarpıcı imgelemler yaratmalarına ilham verdi.

Maniyeristlerin en gözde konularından biri çıplaklıktı. Genellikle uzatıp şeklini bozdukları figürlerde görülen ortak özellikler arasında dar omuzlar, geniş kalçalar ve uzun, incelmiş eller ve ayaklar sayılabilir.

Özgün ve bakanların ilgisini çekecek değişik unsurlara sahip eserler meydana getirdiler. Bunun altında yatan hakim düşünce sanat daha ilginç ve dikkat çekici kılıp kışkırtıcı ve düşündürücü hale getirmek ve sanatçıların klasik oranlar ve üsluplarla istedikleri şekilde oynayabileceklerini göstermekti.

İstanbul – Körler ülkesinin karşısına kurulan kent

Kentin kuruluşu üzerine rivayet muhtelif. En ünlüsü ve bilineni Megaralı göçmenlerinin yolculuğu. Bir de Evliya Çelebi’nin anlattığı var ki, tadına doyum olmuyor…

Efsaneye göre, Koressa’nın oğlu, Yunanistan’ın Megara kentinden genç Byzas, yandaşlarıyla birlikte, bölgedeki baskılardan kurtulmak, yeni bir kent kurmak ve özgürlüğünü ilan etmek için yola çıktı. Her şey iyiydi de, kent nerede kurulacaktı? O çağda, bilinmeyenleri bilinir kılan birisine, Delfoi kentindeki kâhine danıştı genç adam. Delfoi kâhini gideceği yeri tarif etti; “Kentini kuracağın yer, körler ülkesinin tam karşısında olacak.” Byzas yola çıktı, aradı taradı, körler ülkesi diye bir yer yoktu. Sonunda, mola verdikleri bir deniz kıyısında, karşı sahile baktı ve bağırdı: “Bu insanlar kör mü, burası varken orada oturulur mu?”. Delfoi kâhinini hatırladı genç adam; “Körler ülkesinin karşısında kuracaksın kentini.” Körler ülkesi, günümüzün Kadıköy’üdür!

İstanbul’dan çok yıllar önce kurulmuştur “Khalkedonia”, yani Kadıköy. Byzas; ordusuyla gelip soluklanmak için durduğu şimdiki Sarayburnu’nda, manzaranın muhteşem görüntüsünden adeta büyülenmişti. Khalkedonia’nın neden “Körler Ülkesi” tanımlamasını hak ettiğini anlamıştı artık. Çünkü, böyle cennet benzeri bir yer dururken, tam karşıda ve korumasız bir yerde kent kuranlar, ancak kör olabilirlerdi! Ol hikâye böyle. Temelleri Sarayburnu sırtlarında atılan kente, kurucusunun adı olan Byzas’tan dolayı, “Byzas’ın kenti” anlamında “Byzantion” dendi…
Devamını oku “İstanbul – Körler ülkesinin karşısına kurulan kent”