İndeterminizm Nedir?

Belirsizlik ilkesinin derin çıkarımlarını Heisenberg de fark etmişti. Bunların geleneksel fiziğe nasıl meydan okuduğuna dikkat çekti. Birincisi, atom altı parçacığın geçmiş davranışı bir ölçüm yapılana dek sınırlanamazdı. Heisenberg’e göre “izlediği yol onu gözlemlediğimizde var oluyor”du. Biz ölçüm yapana kadar bir şeyin nerede olduğunu bilmemizin hiçbir yolu yoktu. Heisenberg ayrıca parçacığın ileride izleyeceği yolu öngörmenin de imkanı olmadığını söylüyordu. Konum ve hıza ilişkin bu derin belirsizlikler nedeniyle sonuç da öngörülemezdi.

İki açıklama da Newton fiziğinde büyük bir gediğe yol açtı. Newton fiziğine göre dış dünya bağımsız olarak vardı ve gözlem yapınca altta yatan gerçeği bulabilirdik. Kuantum mekaniği atom düzeyinde böyle deterministik bir bakış açısının anlamsız olduğunu ve yalnızca sonuçların olasılıklarından söz edilebileceğini gösterdi. Artık sebep ve sonuçtan değil, yalnızca olasılıktan konuşabilirdik.

Einstein ve daha başka birçok fizikçi için bunu kabullenmek çok zor olsa da, denklemlerin bunu gösterdiğini kabul etmek zorunda kaldılar. Fizik ilk kez sezgilerin bu kadar dışına çıkıyor ve soyut matematiğin dünyasına giriyordu.

Konum ne kadar kesin olarak belirlenirse, o anki momentum da o denli az kesin olarak bilinebilir ve tersi de geçerlidir.

Werner Heisenberg

Kaos Kuramı

Kaos kuramı, koşullardaki çok küçük değişikliklerin ileride çok büyük sonuçlara yol açabileceğini söyler. Evden 30 saniye geç çıksaydınız, belki otobüsü kaçıracaktınız ama aynı zamanda sizi yeni bir işe yönlendirerek yaşamınızın akışını değiştirecek kişiyle de tanışacaktınız. Kaos kuramının en bilinen uygulama alanı hava durumudur. “Kelebek etkisi” adıyla bilinen olguda, küçük bir rüzgarcık, gezegenin bir başka yerinde kasırgaya yol açabilir. Ancak kaos gerçek anlamda kaotik değildir; içinde bir takım kalıplar barındırır.

Aslında kaos pek doğru bir adlandırma değildir. Çünkü sözcüğün akla getirdiği gibi tümüyle rassal, öngörülemez, ve gelişigüzel yapılı değildir. Kaotik sistemler de aslında deterministiktir, yani başlangıç noktası kesin olarak bilinirse öngörülmeleri ve tekrarlanmaları mümkündür. Ama bir sonuca bakarak nasıl meydana geldiğini kesin olarak söylemek imkansızdır, çünkü aynı sonuca birden fazla yoldan ulaşılmış olabilir.

Determinizm ve Kaos

kaosKaos teorisi doğada görünüşte kaotik ya da rastlantısal olan süreçleri ele alır. Kaosun sözlük tanımı düzensizliği, karışıklığı, rastlantısallığı ya da tesadüfiliği akla getirebilir: hedefsiz, amaçsız ya da ilkesiz rasgele bir hareket. Ama nesnel süreçlere saf “tesadüf”ün karışması, fiziksel olmayan yani metafizik faktörlere davetiye çıkarır: kapris, ruhsal ya da ilâhi müdahale. Yeni kaos bilimi “tesadüfi” olaylarla ilgilendiğinden derin felsefi anlamlara sahiptir. Daha önce rastlantısal ve kaotik olduğu düşünülen doğal süreçlerin, şimdi bilimsel anlamda yasalara uygun oldukları ortaya çıkmıştır ve bu da determinist nedenler için bir temel anlamına gelmektedir. Dahası, bu keşif, evrensel demesek bile, o kadar geniş bir alana yayılmıştır ki, bütünüyle yeni bir bilime yol açmıştır; kaosun incelenmesi. Bu, tüm bilim dallarına uygulanabilen ve bazılarının devrim dedikleri yeni bir bakış açısı ve metodoloji oluşturmuştur.

Bir metal çubuk mıknatıslandığında, tüm parçacıklarının aynı yönü gösterdiği “düzenli bir durum”a geçer. Bu çubuk şu ya da bu yöne yönlendirilebilir. Teorik olarak, herhangi bir yöne dönmekte “özgür”dür. Pratikte ise metalin her küçük parçası aynı “kararı” verir. Bir kaos bilimcisi, bir eğreltiotunun yapraklarının “fraktal geometrisini” tanımlayan temel matematiksel kuralları bütün ayrıntılarıyla inceledi. Bu bilgiyi rastlantısal sayı üretecine sahip olan bilgisayarına girdi. Bilgisayar, ekranı üzerine rastlantısal olarak konan noktaları kullanarak bir resim çizmeye programlanmıştı. Deney ilerlerken, her bir noktanın nerede ortaya çıkacağını öngörmek mümkün değildir. Ama şaşmaz bir biçimde, eğreltiotu yaprağının görüntüsü oluşur. Bu iki deney arasındaki yüzeysel benzerlik apaçıktır. Ama daha derin bir paralelliği akla getirir. Tıpkı bilgisayarın görünüşteki rastlantısal nokta seçimlerini (ve bilgisayar “dışındaki” gözlemciye göre her türlü pratik amaç bakımından bu seçim rastlantısaldır) etraflıca tanımlanmış matematiksel kurallara dayandırması gibi, fotonların (ve tüm kuantum olaylarının) davranışlarının da, içinde bulunduğumuz zaman diliminde insan kavrayışının oldukça ötesindeki temel matematiksel kurallara tâbi olduğu düşünülebilir.
Devamını oku “Determinizm ve Kaos”

Nedensellik ve Tesadüf

zarlarFelsefe ya da bilim öğrencilerinin karşılaştığı sorunlardan biri, özel bir terminoloji kullanıldığında bunun genellikle gündelik yaşam diliyle uyuşmamasıdır.

Felsefe tarihindeki temel sorunlardan biri, özgürlük ve zorunluluk arasındaki ilişkidir. Nedensellik ve tesadüf, zorunluluk ve rastlantı, determinizm ve indeterminizm gibi farklı kılıklarda ortaya çıktığında da kolaylaşmayan karmaşık bir sorundur bu. Gündelik deneyimlerimizden zorunlulukla neyin kastedildiğini hepimiz biliriz. Bir şeyi yapmamız gerektiğinde, bunun anlamı başka tercihimizin olmamasıdır. Başka türlü yapamayız.

Sözlükler zorunluluğu, özellikle insan hayatı ve davranışlarından ayrıştırılamaz olan ve bunları yönlendiren bir evren yasasına ilişkin olarak, bir şeyi olmaya ya da yapılmaya zorlayan koşullar kümesi olarak tanımlıyor. Fiziksel zorunluluk düşüncesi zor ve baskı kavramını içerir. “Zorunluluğa boyun eğmek” gibi ifadelerle anlatılır. “Zorunluluk hiçbir yasa tanımaz” gibi atasözlerinde karşımıza çıkar.

Felsefi anlamda zorunluluk, nedensellikle, neden ve sonuç arasındaki ilişkiyle –verili bir eylem ya da olay zorunlu olarak özel bir sonucu doğurur– sıkı sıkıya bağıntılıdır. Örneğin, eğer bir saat boyunca nefes almazsam ölürüm, ya da iki ağaç parçasını birbirine sürtersem ısı üretirim. Sonsuz sayıda gözlem ve pratik deneyim tarafından doğrulanan neden ve sonuç arasındaki bu ilişki, bilimde merkezi bir rol oynar. Tersine, rastlantı, gevşek bir kaldırım taşına basıp sendelememiz ya da mutfakta bir kabı devirmemiz gibi durumlarda görünüşte bir neden olmaksızın gerçekleşen beklenmedik bir olay olarak değerlendirilir. Ne var ki, felsefede rastlantı, şeylerin, yalnızca tesadüfi bir niteliği, yani kendi öz doğasının parçası olmayan bir özelliğidir. Rastlantı, zorunluluktan varolmayan ve gerçekleştiği kadar gerçekleşmeyebilirdi de denilebilecek bir şeydir. Bir örnek verelim. Eğer iki parça kâğıdı havaya atarsam, bunlar yerçekimi yasası gereği normal olarak yere düşecektir. Bu, nedenselliğin, zorunluluğun bir örneğidir. Ama eğer ani bir hava akımı beklenmedik biçimde kağıdın uçmasına neden olursa, buna genellikle bir tesadüf olarak bakılır. Bu nedenle zorunluluk yasaların hükmü altındadır, bilimsel olarak ifade edilebilir ve öngörülebilir. Zorunluluktan kaynaklı olarak gerçekleşen şeyler başka türlü gerçekleşemeyecek olan şeylerdir. Diğer taraftan rastlantısal olaylar, tesadüfler, gerçekleşebilen ya da gerçekleşemeyen olaylardır; açıkça ifade edilebilecek hiçbir yasanın hükmü altında değildirler ve tam da kendi doğalarından ötürü öngörülemezler.
Devamını oku “Nedensellik ve Tesadüf”