Halüsinasyonlar

Halüsinasyon (varsanı) kelimesi köken olarak iki özelliği barındırır: “düş görmek” ve “aklı başından gitmek”. Latince alucinari, yani “aklın içinde şaşkın gezinmek” sözcüğünden geldiği düşünülmektedir.

Halüsinasyon en basit şekliyle, orada olmayan bir şeyin -bir ses, koku, görüntü- algılanmasıdır. Halüsinasyon, gerçekte fiziksel olarak varolmayan bir şeyin, kişi uyanık ve bilinçliyken, var gibi hissedilmesidir. Bu, uyaran olmaksızın algınan bir durumdur. Bazı halüsinasyonlar son derece kendine has, çoğu geçici, gerçekdışı ve şaşırtıcıdır.

Halüsinasyonların ortaya çıkması psikolojik açıdan bir çok şekilde açıklanmaktadır. Freudcular halüsinasyonları biliçdışı arzuların ya da isteklerin yansıtılması olarak görür. Bu durumda, kişinin “gerçek” bir şeyler hissettiği, ancak bu şey bilinçdışında olduğundan bunu ifade edemediği öne sürülür.

Bilişsel psikologlar biliş sürecindeki sorunlara, özellikle de, olaylara dair diğerlerinin kavrayışlarıyla ilgilenen üstbilişe dikkat çeker. Yani halüsinasyonlar, başkalarının davranışlarının  yanlış yorumlanmasıdır.

Bununla birlikte, nedenlerle en net uğraşanlar biyopsikologlardır. Halüsinasyonları öncelikle beyindeki hasarlardan ya da kimyasal dengesizliklerden kaynaklanan kusurlarla açıklamaya çalışırlar. Beyindeki bölgeleri saptayıp, halüsinasyonlara yol açan farmasötik süreçleri belirlemeyi başarmışlardır.

Yine de, belli bir kişinin neden çok belirli bir halüsinasyonu gördüğü hala gizemini korumaktadır.

Ponzo Yanılsaması ve Müller-Lyer Yanılsamaları

Bu yanılsamaların, üç boyutlu nesnelere ait önceki bilgilerin yanlışlıkla bu iki boyutlu örüntülere uygulandığı farz edilerek açıklanabileceği ileri sürülmüştür.

Ponzo yanılsamasında, alttaki çizginin çok daha kısa görünmesine karşın, iki yatay çizgi tamamen aynı uzunluktadır. Bunun nedeni, tren yolunun biririne yaklaşan çizgilerinin yarattığı doğrusal perspektifin üstteki çizgiyi daha uzakta gibi düşündürmesidir. Aynı retina boyutunda olup daha uzaktaysa, demek ki daha büyük olmalıdır; yani, algı sistemimiz yanlışlıkla, uzaklığı hesaba katmaktadır.

Müller-Lyer yanılsamasının da benzer bir açıklaması vardır. Sağdaki çizgi binanın köşelerini dıştan, soldaki ise içten gösteriyor gibidir. İç köşeler, bir anlamda dış köşelere göre uzaklaşmaktadır; dolayısıyla, soldaki çizgi uzaklaşıyor gibi görünür ve yine Ponzo yanılsamasındaki mantıkla, aynı retina boyutunda olduğundan daha uzunmuş gibi algılanır. Bu yanılsamalar, algının uyarıdan başka etmenler tarafından (bu durumda, algılanan uzaklık ve önceki deneyim) etkilendiğini ortaya koyar.

Asla düz bir kara ya da tren yolu görmemiş olsaydınız, Ponzo yanılması; odanızda ya da evinizde hiç köşe olmasaydı, Müller-Lyer yanılsaması yaşar mıydınız?