Bilişsel Terapi

Affetme süreçlerinin, yalnızca bireye kendi dünyasına dair gerçeğe uygun bakış açısı sağlayan bir araç olarak değil, bireyin bu dünyada etkili bir kontrol kurabilmesini destekleyen ve sağlayan bir araça olarak da anlaşılması gerekir. H. H. Kelley, 1972

Genelde, bilişsel terapinin (BT) 1960’larda başladığı kabul edilir. Bu tarz psikoterapinin babası da Depresyon: Nedenleri ve Tedavisi 1967 – Bilişsel Terapi ve Duygusal Bozukluklar 1967 kitaplarını yazmış olan Aaron Beck kabul edilir. Bu yaklaşımın diğer bir kurucusu ise, akılcı duygusal davranış terapisini geliştirmiş olan Albert Ellis’tir.

Bilişsel terapiden önce, kimi zaman davranış değiştirme (modifikasyonu) de denilen davranış terapisi gelmiştir. Böylece, fobik bir birey, bu korkuların nesnel hiçbir temeli olmadığını kanıtlamak için yavaş yavaş ama bile bile, kendisini korkutan durumlarla karşılaştırılır. Davranış değiştirme, tatsız bir deneyimi özel bir etkinlikle eşleştiren -alkolik bir kişiye içki içtiği zaman onu kusturacak ilaç vermek; tırnak yiyenlerin tırnaklarına acı cila sürmek gibi- caydırıcı terapiye de başvurur. Yine ödül vererek de davranış değiştirme yöntemleri kullanılmıştır.

Bilişsel Terapinin temel fikri ise, insanların dünyalarını nasıl algılayıp yorumladırının, olaylar hakkında ne düşündüklerinin ve bunları nasıl hatırladıklarının ve daha özel olarak da bunların nedene katkısının terapistler tarafından araştırılıp bilişleri keşfedip değiştirme üzerine kuruludur.

Bilişsel terapistler, dünyaya bakma biçimlerimiz ya da bakarkenki filtrelerimiz olan şemalardan söz eder. İnsanlar olayları görüş ve yorumlamadaki seçici biçimler demek olan bilişsel yanlılıklar geliştirir. Hepimiz, şimdiye ve geleceğe ilişkin görüşlerimizde olduğu gibi, geçmişe ilişkin anılarmızda soyut, seçici ve sıklıkla da genellemeler yapmaya eğilimli görünürüz.

Bilişsel terapi, düşüncede değişiklikler yaratarak davranış kalıbını kırmayı, ardından da değiştirmeyi hedefler. Hedef, olayların yorumlanması aracılığıyla, kısır döngünün yerini bereketli bir döngüye bırakmasıdır.

Bilişsel terapi, depresyonlu çoğu insanın, çocuklukta ya da ergenlikteki ilk deneyimler aracılığıyla hayli olumsuz bir dünya görüşü ya da şeması öğrendiğini ileri sürer. BT terminolojisinde, negatif şema (karamsar dünya görüşü) bilişsel yanlılıklara (asılsız inançlar) yol açar; bunlar da negatif şemalara temel oluşturup, kendi kendini doğrulayan kehanetler aracılığıyla kişiyi başarısızlığa sürükler. Depresyonlu kişiler kendilerine ve başkalarına olanlara özel anlamlar yükler ya da bambaşka bir açıklama tarzıyla yaklaşırlar. Bunun üç bileşeni içsel-dışsal , kararlı-kararsız ve genel-özel ‘dir.

Bilişsel davranış terapisi dört varsayım üzerine kuruludur. Birincisi, insanlar gerçekte kendilerine ne olduğunu anlamak yerine olayları yorumlamayı tercih ederler. İkincisi, düşünceler, hisler ve davranışlar birbirine kenetlenmiş, iç içe geçmiş ve birbiriyle ilişkili durumdadır. Üçüncüsü, terapinin işe yaraması için, kişilerin kendisi ve diğerleri hakkında ne düşündüğünü netleştirilmeli ve ardından değiştirilmelidir. Dördüncüsü, terapi hem inançları hem de davranışları değiştirmeyi hedeflemelidir; çünkü, her ikisi birden hedef alındığında yarar ve etkisi daha büyük olacaktır.

Tipik adımlar arasında, günün önemli olayları ve bunlarla ilgili tüm düşünceler, duygular ve davranışları kapsayan ayrıntılı bir davranış günlüğü tutulması; uyumsuz ya da yararsız tüm inanç ve davranışların sorgulanması; bundan sonra da, belli durumlara çok farklı bir düşünce yapısıyla yaklaşmaya çalışırken diğerlerinden kaçınılması yer alır.

2 yorum “Bilişsel Terapi”

  1. Kesinlikle yanlış bir terapi modeli,terapistler kendilerine başka bir eğlence aracı bulsunlar,ya da kendilerinin terapist değil de postmodern işkenceciler olduklarını itiraf etsinler.Gururun en önemli erdem olduğunu unutmasınlar.Unuttularsa kendilerini bir zahnet sorgulasınlar .Ben sorgulatırdım amma devlet denen bir organizasyon bunları başıboş bırakmış.

Bir yanıt yazın